Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri
Akdeniz Gerçek Gazetesi Gündem Yargıtay’dan AYM açıklaması

Yargıtay’dan AYM açıklaması

Yargıtay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Şerafettin Can Atalay ile ilgili kamuoyuna bir basın bildirisi yayınladı.

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Yargıtay’dan AYM açıklaması
KAYNAK: İHA

"Yargıtay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Şerafettin Can Atalay ile ilgili kararlarına ilişkin olarak, kamuoyunu doğru aydınlatmak amacıyla bir basın bildirisi yayınladı. Bildiride, Anayasamızın 146, 154 ve 155. maddelerinde yüksek mahkemelerin; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak belirlendiği, bunların arasında hiyerarşik bir üstünlük sırası bulunmadığı vurgulandı. Anayasa Mahkemesi kararlarının yanı sıra kesinleşmiş tüm mahkeme kararlarının da herkes için bağlayıcı olduğu hatırlatıldı.

Bildiride, Yargıtay’ın 6 Mart 1868 tarihinde kurulduğu, 155 yıllık köklü bir geçmişe sahip olduğu, adli yargının en üst temyiz makamı olduğu ve üyelerinin tamamının alanlarında uzman ve deneyimli yüksek hakimlerden oluştuğu ifade edildi. Anayasa’nın 154. ve Yargıtay Kanunu’nun 13. maddesine göre, Yargıtay’ın adli yargı alanında hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi olduğu belirtildi. Hukukun objektif, belirli ve öngörülebilir olmasının, eşitlik ve hukuki güvenliğin ve özellikle de adil yargılanma hakkının teminatı olduğu kaydedildi.

Bildiride, Anayasa Mahkemesi ve bireysel başvurular konusunda, Anayasa’nın 148. maddesinde Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin tanımlandığı, bu görevler arasına 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Anayasa değişikliği ile ‘bireysel başvuru’ hakkının da dahil edildiği, 2012 yılından itibaren uygulanmaya başlandığı anlatıldı. Bireysel başvuru incelemelerinde Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için ‘olağan kanun yollarının tüketilmesi’ şartı olduğu, Anayasa’nın 148/5 hükmüne göre, ‘Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.’ şeklindeki hüküm ile bireysel başvurunun yargısal sınırının çizildiği aktarıldı. Bu haliyle bireysel başvurunun; temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğu, olağan veya olağanüstü kanun yolu olmadığı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da olmadığı ifade edildi.

Bildiride, Anayasa Mahkemesinin kararlarına dair, “Ancak, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde bazen anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince oluşturulan yerleşik içtihatları değiştirecek, hukuk sistemini karmaşaya sokacak şekilde kararlar vermesi, kesin hüküm etkisini tamamen ortadan kaldırmasına yol açmaktadır. Öte yandan, bazı kamuoyunun ilgisini çeken davalar üzerinden yürütülen iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen göz ardı edilerek Anayasa Mahkemesinin ‘süper temyiz mahkemesi’ olduğu şeklinde toplumsal bir algı yaratılmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, sadece Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir” denildi."

Bireysel başvuru, Türk yargı sisteminde var olan yapısal sorunlara çözüm getirmesi beklenen bir mekanizma iken, amacından sapmış, yargı sistemini zayıflatan bir sorun haline gelmiştir. Bireysel başvuru sisteminin işlemeye başlamasından bu yana, yukarıda özetlenen sorunlar, Anayasa Mahkemesi üyelerinin de katıldığı bilimsel toplantılarda sık sık dile getirilmiş, Yargıtay Başkanı’nın adli yıl açılışı ve yıl sonu basın toplantılarında ve Danıştay Başkanı’nın Danıştay kuruluş yıldönümü toplantısında gündeme taşınmış olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesinin kararlarında görülen anayasal ve yasal yetki ihlalleri devam etmiştir.

Anayasa Mahkemesi, anayasayı korumak için kurulmuş bir kurum olmasına rağmen, tartışma yaratan davada, anayasa koyucunun iradesine aykırı olarak, somut olayda uygulanması gereken Anayasa’nın 14’üncü maddesini, Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle etkisiz hale getirmiştir. Bu anayasaya uygun olmayan yaklaşımın sonucu olarak, bazı kararlarda, yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Danıştay’ın derece mahkemesi olarak tanımlanması, tartışma yaratan Şerafettin Can Atalay dosyasında, terör suçlarına bakan ve tamamen yargısal bir görev yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesinin ‘88. Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlalin altında yatan sorunları giderme yönünde kamu gücünü kullanan makamlar genel bir yükümlülüğe sahip olmasına karşın Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş; aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.’ şeklindeki ifadelerle anayasayı ihlal ettiği suçlamasına maruz bırakılarak hedef alınması gibi çok ciddi, kabul edilemez hukuki yanlışlar, bireysel başvuru kararlarının ayrılmaz bir dili olmuştur.

Anayasa Mahkemesinin kararına gelen eleştirilerin üzücü olduğu belirtilen açıklamada, “Anayasa Mahkemesinin uygulamalarının yarattığı hukuki etkiler dikkate alınmadan, yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargısal görev ve yetkisi çerçevesinde verdiği kararlara yönelik yüksek yargı kurumlarının itibarını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız eleştiriler üzüntüyle karşılanmaktadır. Hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanması açısından Yargıtay, bireysel başvurunun mevcut halinin yarattığı sorunların çözülmesi ve karşılaştırmalı hukukta kabul edilen standartlara göre iyileştirilmesi konusunda gereken, anayasal ve yasal çalışmalarda destek vermeye her zaman hazırdır” denildi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Antalyaspor Ata için sahada

Antalyaspor Ata için sahada