Toplum bireylerinin bedenen ve ruhen zayıf düşmesi + her türlü bulaşıcı ve sari hastalıklara, enfeksiyonlara karşı dirençsiz hale gelmesi, ayrıca bağışıklık mekanizmasının çökmesi, anlamına gelir.

Peki bu durumu bizim toplumumuz için güncelleyerek kendimize odaklandırırsak nasıl bir sonuçla karşılaşırız, hele bir genelleme ve değerlendirme yapalım. İnsana can nereden girer? Boğazdan. Peki boğazımızdan can yapacak yeterli ve sağlıklı gıda girmezse nasıl bir sonuçla Karşılaşırız? Zayıf ve güçsüz, hatta kaşektik bir bünye ile karşılaşırız.

Hastalıkların en çok sevdiği beden yapısı hangisidir? Yeterli gıdayı alamamış, gıdasız ve zayıf düşmüş, zayıf metebolizmatik yapılı bedenleri sever hastalık mikropları peki genel manada toplumumuz yeterli ve kaliteli beslenme imkanına sahip midir?

Resim ortada, o resme iyi bakmak gerek. Resimde ne var? Yeterli, dengeli ve kaliteli beslenememe gibi olaylar var. Üreten değil tüketen bir toplum haline gelmişliğimiz var. A'dan z' ye her türlü yaşam

Malzemesini, maddesini ve gıda çeşitlerini ithalata bağlı olarak temin yolunu tercih etmemiz var. İşin içine ciddi döviz sıkıntısının girmesi, hızla hayat pahalılığı ve enflasyon canavarının bu gidişatı izliyor olması var.

Aynı zamanda milli gelirin bireyler arasında, yani gelir dağılımı üzerindeki dengesizliğin olması, insanların gelir durumundaki asgari durum, bireylerin gelir seviyesinin, açlık sınırın alt çizgisinde yer alıyor olması, en önemli unsurlardan birisi de; piyasalardaki kötü niyetli tacirin ve bilhassa gıda maddelerinde keyfi anlamda acımasız zamlar yapan işletme sahiplerinin, genel manada denetim ve kontrol yetkisi olan kurumların, görevlerini yapmamalarından kaynaklandığı bilinmektedir. Serbest piyasa sendromunun arkasına sığınarak halka kazık atan vicdansız, merhamet fukaralar…

Bütün bunlar yan yana getirilip bakıldığında, karşımızda her türlü hastalık vakalarına aday durumda bir toplum profilinin oluştuğuna tanık olabiliriz. Bölgemiz bazında, orta menzilli bir zaman projeksiyonunda yapmış olduğumuz bir araştırma sonucu; halkımızın önemli bir kısmının yeterli protein ve vitamin kökenli gıdaları satın alamadığı, hayat pahalılığı ve mali zorluklar nedeniyle genel olarak unlu ve karbon hidratlı gıdalarla beslenmeye mecbur olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda bir toplumun geleceğinden ne derece ümitli olunabilir. Zayıf düşmüş bünyeler için en büyük tehlike verem (tüberküloz) hastalığıdır. Kanser, Hepatit "b" hepatit "c" diğer mikro biyel hastalıklar karşısında da bünyemizin bu Hastalık vakalarına karşı savunma gücünün olamayacağı hatırlanmalıdır. 

Çözüm: bu nedenlerden dolayı bir toplumun satın alma gücünün yükseltilmesi en değerli çözümler arasındadır. Bunun için de öncelikle bilimsel olarak bir sağlıklı Beslenme envanteri yapıp aynı konuda ekonomiyle ilgili geniş tabanlı ve kalıcı projeler hazırlayarak ulusal boyutta uygulanmaya konulması gerekmektedir.

Bunlar yapılmadığı sürece geleceğin güçlü toplumlarından bahsedilemez. Başta toprak ve hayvancılık tarımını yeniden yerleşik hale getirerek dışa bağımlılık durumundan kendimizi kurtarmamız lazım. Kalkınmanın fitilini bu şekilde ateşleyebiliriz.