İlk cümlemiz şöyle; asla yatırıma karşı olmadığımızı, ancak aklın ve bilimin ışığında yapılmayan, ülkemizi, bölgemizin ve beldelerimizin kısa, orta ve uzun vadeli zaman projeksiyonu dikkate alınmadan; yalnızca çıkar uğruna yapılan yatırımların, sürdürülebilir toplumsal yaşama vereceği zararlar, nesillerin geleceğini boğazlayacak yatırımlara "DUR" demenin de evrensel bir yükümlülük, akli ve vicdani bir sorumluluk olduğu hususu da göz ardı edilemez.
Bu vesileyle Gazipaşa Koru fidanlığı adıyla bilinen mümbit arazi üzerinde 169 ada, 35 parselin bulunduğu yere inşa edilecek üç büyük yıldızlı otel ve villaların yapılacağına dair. Yapılan planlama ve hazırlıklar bütünü, Gazipaşa ilçesi ve mas mavi kıyı sularımızın, doğal faunalarımızdan olan caretta carettaların ve flora varlığımız kum zambaklarının yok edileceği, ciddi bir arıtma sorununun da bulunduğu yerde bir günde kıyı sularımıza 94 ton kanalizasyon atığının deşarj edildiğini düşünelim. Bu nedenle; zaten oto operasyon gücü olmayan, yani kendi kendine temizleme özelliği bulunmayan denizimizin, zamanla kıyı sularımızın bir lağım, bataklık çukuruna dönüşeceğini hatırlamak bile istemeyiz. Yanı sıra beldemizde içme ve kullanma suyu bakımından da hayal edemeyeceğiniz kadar bir yokluk içine gireceğimizi de katiyen unutmamamız gerek. Kıyı sularımızın oksijen varlığının bitmesi, anaerobik bir ölü denizin oluşmasıyla bütünüyle su ürünlerinin de zarar göreceği, beldenin hakim rüzgarları nedeniyle kıyı bölgesinden çarşı içine kadar bir kokuşma koridorunun oluşacağı bir başka çevre ve atmosfer gerçeğidir. Yol ve ulaşım sorunlarının, hava ve gürültü kirliliği sorunlarının da beldede insan yaşamının ne denli etkileneceği aynı hesaplar içinde düşünülmesi gerekir. 30 Kasım bir kader günüdür. Fidanlıkta yüzlerce insan buluşacak.
Otel inşaatlarıyla ilgili olarak İlerleyen tarihlerde çok alanlı üretimde bulunan, yüzlerce insanın ekmek teknesi olan açık ve örtülü tarım olgusunun da etkileneceği bir başka ekonomik, sosyal ve toplumsal facia olarak gündeme gelebilir.
Esasen bu konu tam bir bilim konusudur. Halbuki bu hadiseye karar vericiler eliyle, meclislerde parmak sayılarıyla "OLUR" denmesi sonucunda, insan eliyle yapılacak bu işin artçı depremleri, telafisi mümkün olmayan yıkımlara ve "dön geri "edilemeyecek hasarlara sebep olabilecektir.
Öncelikle yerelde Gazipaşa halkı bu konunun önemini kavrayarak, karar vericileri de aslına uygun şekilde bilgilendirerek kapımızdaki çıngıraklı yılanın şerrine engel olmanın yolları mutlaka aranmalıdır. Gazipaşa için bu hadise bir ilk değildir. Aynı konuda Marmara'yı İzmit Bölgesini, İzmir körfezini bir hatırlayalım. Bunların hepsi de "GEÇMİŞ OLSUN" noktasındadır.