Öncelikle takriben 3000.000 civarındaki kent insanın (kamu sağlığının) ve akabinde genel çevrenin, ekolojik dengenin, ekosistemin korunması adına bu mektubumu yazmak mecburiyetinde kaldık.
İLGİLİ SEKTÖRDEN ALDIĞIMIZ BİLGİLERİN SONUCU VİCDANİ SORUMLULUĞUMUZ NEDENİYLE SORULARIMIZI ŞÖYLECE ÖZETLEYEBİLİRİZ:
1) Antalya içme suyu kaynakları ve su havzası üzerinde 00-650 civarında halı yıkama işletmesi bulunduğu söz konusu işletmelerin sayısal maada büyü bir bölümünün G.S.M ruhsatının ulunmadığı doğru mudur?
2) Anılan işletmelerin, tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarımızın müsaade etmediği asit karakterli kimyasal deterjan kullandıkları doğru mudur?
3) Bir halı yıkama işletmesi bir günde 10 ton civarında kuyu suyu kullandığı, kuyuların genelde izinsiz olduğu, suların kullanımı sonrası asit bulaşıklı ve boyalı kirli su olarak arıtılmadan tekrar yer altına enjekte edildiği doğru mudur?
4) Yukarıdaki verilerden hareket edildiğinde bir gün içinde su kaynakları ve havza bölgesinde yer altına, arıtılmamış 6500 ton kanserojen tabiatlı kirli su enjekte edildiği sonucu doğmaktadır. Doğru mudur?
Bu konuda bizlere ulaşan bilgilerin doğru olup olmadığı hususunda ilgili
Kurumlarımız yerinde herhangi bir çalışma yapmış mıdır, yapmamışlar ise
Bölgede aynı konuya ilişkin bir envanter ve araştırma çalışması yapılacak mıdır?
5) Günümüzde sıkça dilendirilen küresel ısınma, sera etkisi, su kaynaklarımızın hızla debi kaybettiği, miktarının azaldığı hakkındaki bilgilere de itibar ederek günlük olarak 6500 ton kirli su potansiyelinin arıtılarak park ve bahçelerin su ihtiyacının sağlanmasında geri kazanılması gibi bir çalışma düşünülüyor mu? 6) Önceki raporlarımızda da beyan ve talep edildiği gibi, bu sorunun çözümü için Antalya Mülki İdaremizin koordinatörlüğünde, mesela Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü,ASAT,DSİ,Sağlık İl Müdürlüğü,Tarım İl Müdürlüğü,Orman Bölge Müdürlüğü, Büyük Şehir Belediyesi, ilgili mücavir belediyeler ve sair ilgili kurum ve kuruluşlarca acil bir çalışma yapılması düşünülüyor mu?
Yataklı tedavi kurumlarımızın ortaya koyduğu hayati istatistik verilerinden de hareketle; bölgemizde kanser vakalarının hızla tırmanışa geçtiği günümüzde Söz konusu tehlikeli gidişatın engellenmesi; koruyucu tababet açısından fevkalade isabetli, hayati ve ivedilikli bir mesele olarak duruma el atılması, zorunluluk arz etmektedir.
1593 sayılı U.H.K, 2872 sayılı Çevre mevzuatı, içme sularını koruma ve kontrol yönetmeliği, ayrıca Anayasamızın 56. Maddesine dayanılarak, sözü edilen sorunun acilen çözümü konusunda ilgili kurumlarımızın anayasal sorumlulukları bulunmaktadır. Hatırlatmayı; insani ve bir vatandaşlık görevi sayıp yazdık.