Öncelikle 1915, 1920, 1930, 1940'lı yılları, bilhassa kurtuluş savaşı yıllarını hatırlayalım.
İnsan hayatını tehdit eden, başta sıtma ve verem olmak üzere, tifo, tifüs, trahom, veba, kolera ve birçok bulaşıcı enfeksiyon hastalıkları nedeniyle insanlar kırılıyordu.
Bir taraftan savaşlar diğer taraftan hastalıklar nedeniyle kahredici bir tarihi süreç ciddi sorunlar yaratıyordu. Bu işe bir çare aranmalıydı. Bu nedenle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam'a talimat verip çözüm yolları üzerinde çalışılması gerektiğini işaret etti.
Bu amaçla Ankara Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünü kurdu. Enstitüde aşılar, serumlar üretilerek bir takım tıbbi müstahzarların temini-kullanım ve takibi yolunda çalışmaları yürüttüler, Efes medeniyetinde sıtma malarya hastalığı nedeniyle 100.000 insanın ölümü sonucu bir medeniyetin çöküşü dikkate alındığında bu işin ne denli hayati olduğu ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla hıfzıssıhhada gereken aşı gruplarının üretilmesinin önemi anlaşıldı. Bu nedenle hızla çalışmalar sürdürüldü. Yılar ilerledikçe ülkemizde aşılama çalışmaları hız kazandı. Ülkemizde hıfzıssıhhaların sayısı sekize ona çıkarıldı. Boğaz kültürü bilimi geliştirildi.
Hastalıklarla ilgili reçete yazımlarının isabet kaydettiği süreç başladı. Tüm bulaşıcı sari hastalıkların amilleri tespit edilerek o hastalığın amiline yönelik mücadele başlatıldı. Ankara-İstanbul ve İzmir başta olmak üzere ülkemiz boyutunda hızla hastane inşaatları hız kazandı.
Hazırlanan ulusal aşılama programları uygulamaya onuldu. Önce sıtma hastalığının, sonra veremin kökü kazındı. Dünya sağlık örgütüne üyeliğimiz gerçekleşti. 1980’li yıllarda aşılama konusunda Dünya Sağlık teşkilatı ülkemize ödül verdi.
Bütün bu hizmetlerin yanı sıra 1961 yılında ilk defa Ankara'da koruyucu hekimliğe odaklı çevre sağlığı öğrettim hizmetleri okullaştırıldı çevre sağlığı ara insan gücü koleji açıldı. Koruyucu hekimlik zirve yaptı. Tüm Türkiye'de koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri halkın ayağına entegre edildi.
Özetle 1990’lı yıllara kadar yapılan çalışmalar gerçek manada zirve yaptı. Yıllarca anılan hıfzıssıhhalarda görev yaparak ülkemizin sağlık hizmetlerine katkı koymanın huzurunu yaşıyor olduğumu ifade edebilirim. Sonradan Hıfzıssıhhalar ve sağlık kolejleri kapatıldı, hastanelerimizden randevu almak bile ciddi sorun haline geldi. Bu gidişle sağlığımızın yarınlarının nasıl olacağı hakkında yorum yapılamıyor.