Savaş yılları ve sonrasında yaşanan yokluk günlerini, her ailenin 2 nesil öncesi büyüklerinden dinlemişizdir.

 

Benim babaannem,’93 harbi milletimizin felaketine sebep olmuştur’ derdi.  Osmanlı Devletinin yaptığı savaşlardan olan 93 Harbi olarak isimlendirilen savaş, Miladi takvime göre 1877 ile 1878 yılları arasında gerçekleşmiş. Rumi takvimde bu tarih 1293 senesine karşılık geldiğinden ismi 93 Harbi olarak nitelendirilmiştir.

 

1877 ve1878 tarihlerinin arasında Kafkasya’da ve Balkanlarda ve birçok farklı bölgelerde Rus imparatorluğu ile Osmanlı imparatorluğu arasında meydana gelen bu savaşlar, Osmanlı devletinin çökme sürecine sürüklendiği savaşlardan biridir ve kayıpla sonuçlanmıştır. 93 Harbi sonrası Rus ordusu İstanbul’a kadar ilerlemiştir. Savaş sonrası imzalanan Ayastefonos ve Berlin antlaşmaları, birçok Türk’ün Anadolu’ya göç etmesine sebep olmuş.

 

İşte o savaş yılları sonrası yaşanan yoksul yaşam hikâyeleri, eski nesiller tarafından hep anlatılmıştır. Daha sonra Cumhuriyetimizin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı kurtuluş savaşı yıllarında, yokluğa ve sefalete rağmen, vatanı kurtarma mücadelesi veren Anadolu Türklüğünün yaşadığı yokluk günlerini tarihi yazanlar çokça anlattılar.

 

Geçen köşe yazımda savaş zenginlerini dile getirerek, günümüzdeki dolar iniş çıkışlarına, çeşitli uygulamalara ve pahalılığa değinmiştim. Yani günümüzde zenginliğe kavuşan mutlu azınlıkların türediğine dikkat çekmek istemiştim.

 

Son zamanlarda artan hayat pahalılığından, üretici fiyatları ile tezgâhlardaki fiyatların arasındaki aşırı yüksek fiyat aralığından kimlerin nemalandığına dair bizim idarecilerin bir tespiti yok. Bizim ise zaten aklımız ermiyor.

 

 

Her ne olursa olsun, bizim milletimiz her durumda direncini yitirmiyor. Türk töresinden gelen paylaşma kültürü devem ediyor. Gıda maddelerini almakta zorlanan yakınlarına, memleketlerinden veya köylerde oturan yakınlarından destek geliyor.

 

 

Benim köylerle ilişkisi kalmamış kent yaşamına alışmış, 8-10 ayakkabısı olan, gardırop dolusu giysileri olanlara bir tavsiyem yok ama asgari ücretliye, emekliye birkaç önerim var. Balkonlarında, apartmanların arka bahçelerinde çiçek yerine soğan, patates, marul v.s ekip yetiştirebilirler, fazla ayakkabı almayıp, dedelerimizin dönemindeki gibi kara lastik bile giyebilirler. Eski pabuçlarını pençe de yaptırabilirler. Eskimiş kıyafetlerine, babaannelerimizin dönemindeki gibi yama yaptırabilirler. Doğal gaz zammına karşı evlere okullara soba koyulabilir. Üzerinde kestane kaynatıp neşelenebilirler. Zamlı mazot ve benzine güç yetmezse, araçlarımızı evimizin bahçesinde çürümeye terk ederek, bisiklete binebiliriz. Ayrıca, bisiklet kazalarında ağır yaralanmalar da olmaz. Elektrik zammına karşı gaz lambaları kullanabiliriz. Alışverişlerimizi az az yapabiliriz.

 

Bu durumda bazı iktidar mensuplarının ‘kiloyla almayın taneyle alışveriş yapın' tavsiyesine de uymuş oluruz. İşte, milletimiz bu uygulamalarla pahalılıktan etkilenmemiş olur.

 

Bize pahalılığı reva gören rantçılara, servet düşkünlerine bir söz söyleyerek yazımı tamamlamak isterim. Sizin hesabınız tutmaz ama Allah’ın hesabı katidir. ÖLÜM VAR.