Adına siyasetciyim diyerek ortaya çıkanlar, başımıza neler getirdiler. Devleti biz yönetiriz, millete hizmeti biz yaparız diyenlerin biri geldi bir diğeri gitti.

"70 sente muhtacız." söylemiyle ortaya çıkan dış ticaret açığı ve Cumhurbaşkanının seçilememesi ülkedeki krizi büyüttü. Döviz darboğazı; işsizlik, gelir adaletsizliği milleti iyice bunaltmıştı.

Ankara’da Hükümet karşıtı gösterilerde slogan olmuş 555K ( 5.ayın, 5.günü, saat 5 te Kızılay’da) ve sonuçta müthiş bir miting olmuştu. O yıllarda 9 yaşındaydım ve birçok olay halen gözümün önünde.

Sonuçta asker yönetime el koymuştu. Olan bizlere olmuş, ekonomiye zarar vermişti.

Başımıza gelen ikinci ülke krizi, 12 Eylül darbesi oldu. Marjinal örgütler azmış, kurtarılmış bölgeler ilan edilmişti. Bu örgütleri ABD ve Emperyalizm karşıtlığı ile tanımıştık. Rusya ve Çin için eleştirileri yoktu. Bir iki yıl sonra karşılarına etki tepki doğurur sözünü doğrular gibi Ülkücüler olarak bir teşkilat çıkmıştı. Kavga büyük oldu. Çok kan aktı. Çoğu genç 5.000 canı kaybettik. Bir general çıktı, bir düdük öttürdü silahlar sustu. Askerimizin Ülkeyi içte ve dışta tehditlerden koruma görevi vardı. Şimdi Askeri ne duruma soktular bilmiyorum.

Bu darbe çok tartışılmaktadır. Koltuklarını kaybeden siyasetçilerden, anarşiden nemalananlara kadar birçoklarının ekmeği kesildi. Bu mağduruz diye feryat eden siyasetçilere hep “ o kadar kargaşa ve çatışmalar olurken akınız neredeydi” demeyi hep istemişimdir.

Sonra Turgut Özal’ın sivil hükumet dönemi başladı. Bu güne göre iyiydik. Daha sonraki dönemlerde iki anahtar vaatleri ile seçimi kazanan oldu. Gümrük birliği kutlamaları ile maytaplar atıldı. İnandırıcı olarak Bülent Ecevit hükümetini yaşadık. En azından bol keseden atmadı ama hükümetin ömrü fazla uzun olamadı. Ortağı olan Devlet Bahçeli, Her yıl Ülkücülerin toplandığı Erciyes toplantısında ipi çekti ve hükumetten ayrılarak iktidarı düşürdü.

Sonra bu başkan, şimdiki iktidara ve o dönem başbakanı olan Tayyip Erdoğan’a müthiş muhalefet yaptı. Demediğini bırakmadı. “Senden muhtar bile olamaz, Haliçte seni kırklayacağım” gibi birçok laf etti. Daha sonra ne olduysa Tayyip Erdoğan’ı ve partisini desteklemeye başladı. Bu işin sebebini bilip söyleyene ben bir çeyrek altın vaat etmiştim ama hala bilip söyleyen yok.

Geçenlerde Cuhurbaşkanımız bırakıp çekileceği yönünde bir açıklama yapmıştı. Sayın bahçelinin “bizi bırakamazsın” diye Tv'deki seslenişi ve panik hali hala gözümün önünde.

Şimdi bu kadar badire atlatan, çeşit çeşit siyasetçi gören bizlerin, artık lacivert takım elbiseleriyle ortalıkta gezinen siyasetçilere, ağam paşam diyecek halimiz kalmadı. Neymiş efendim,Ülkeyi yönetirken yol yöntem geliştirmeye politika denirmiş. Acaba bizim ülkemizi yönetmeye yol yöntem mi? Yoksa siyasi geleceklerine mi politika üretirler. Cevabı bilenler lütfen yazsın.