“ Hava soğuyunca değil, yüreği soğuyunca başlarmış insanın kışı.” Diyor yazar Elif Şafak.

Haklı aslında, yaşanan acı deneyimler, erken başlatıyor insanın kışını!

Bu ülkede insanların, yoksulluktan, işsizlikten, pahalılıktan, haksızlıktan, umutsuzluktan, yalandan, dolandan,siyasetten yüreği soğudu! Hatta yüreği soğuyanlar kulübüne katılmayan kalmadı neredeyse…Fırsatını bulan çoğu eğitimli, nitelikli insanlar da ülkeyi terkediyor!

Bu kısır siyaset ortamında seçmen olmayı bile istemiyor artık yüreği soğuyanlar! Aldatılmanın ve yalanın, binbir halini tecrübe etmek, erken başlatıyor demek ki insanın kışını! Umutsuzca güneşin doğuşunu bekliyor onlar. Ya da hiç doğmayacak oluşunun yasını tutuyorlar! Yorgunlar ve bıkkınlar! Hikayeleri hep aynı; hatta belki de çoğumuzun hikayesi:

“Önce yalanlarla, sonra boş vaatlerle kandırdılar bizi! Aslında kanmamıştık ama, bir umudumuz olsun istedik belki. İnanmayı o yüzden seçmiştik! Önce güven duygumuzu yitirdik, sonra yavaş yavaş insana dair güzel duyguları… Anlayacağınız, yordular bizi, bıktırdılar!

Kim onlar derseniz; önce en yakınımızdakiler, dost bildiklerimiz, sevdiklerimiz, sonra ülke yönetimine talip olanlar, partiler, politikacılar, hayal satanlar, algı yaratanlar, bizi düşünüyormuş gibi yapanlar, en çok onlar hüsrana uğrattı bizi. Şimdi yine aynı oyunu yeniden sahneye koymak istiyorlar ama; biz eski biz değiliz ki! Yorulduk artık, bıktık!

Tıpkı büyük şair Nazım Hikmet’in şiirinde anlattığı gibiyiz biz:

“ Ey benim iyimser hallerim,

Çabuk aldanışlarım,

Hep inanışlarım,

Alttan alışlarım,

Hatayı hep kendimde buluşlarım,

Değmeyeceklere kafa takışlarım,

Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,

Hepinize Elveda…

Artık ben kimsenin,

Hiç kimsesi olmayacağım! “

Öyle çok, ama öyle çok yalan söylendi ki bize; artık inanmak için yeni yüzlere, yeni insanlara ihtiyaç var ve tabii bir de uzun zamana…

Çünkü güven bir kez sarsıldı mı, yeniden o güveni sağlamak neredeyse imkansızdır. Bu konuda;

“ Bana yalan söylediğine üzülmedim, bundan sonra sana inanamayacağıma üzüldüm.” Der Nietzsche.

“ İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “ tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.” Diyor Sigmund Freud.

Sanırım bu teşhisi, tam da bize uyuyor! “