Şiddet değince genelde erkekler tarafından, kadına yönelik
davranış biçimi akla geliyor.
Son yıllarda, özellikle büyük kentlerde kadın cinayetlerinin
ve de kadına yönelik şiddet olaylarının, kırsala göre daha fazla olduğu saptanmış.
Peki artan erkek şiddeti için bir araştırma yapılmış mi? sorusuna yanıt
aradığımızda, toplum mühendislerinden, sosyologlardan ve de psikologlardan çok
çeşitli görüşler öne sürülüyor.
Erkeklerin, geçmiş yıllardan beri aile içinde reis rolü üstlendiğini veya üstlendirildiğini göz önüne
alırsak, kadına karşı kendilerini en ufak ifadeyle söz dinleten olarak gördüklerini söyleyebiliriz. Toplumlar
karşılaştıkları kültürlerden çabuk etkileniyor. Aynı dillere farklı kelimelerin alınabildiği gibi,
Anadoluya Orta Asyadan boy boy, aşiretlar halinde göç eden Türk boylarının
Anadoluda karşılaştıkları Hırıstiyan yerleşiklerden ve de göç yolunda
konakladıkları başta İslam coğraafyaları olmak üzere çeşitli din ve kültür
yapısına sahip kitlelerden bazı alışkanlıkları edindiklerini düşünebiliriz.
Tarihçilerin tespitlerine göre, hakanlara vekalet eden,
gelen elçi ve misafirleri önceden karşılayan ve de toylara katılan veya kurultaylara başkanlık edebilen
Orta Asya Türk kadınlarını hariç tutarsak, Anadolu Türklüğünün bu konuda sınıfı
geçemediğini söylemekten çekinmemeliyiz.
İstatistiklere göre 1960 lı yıllardan günümüze göç alan
büyük kentlerde kadına bakış açısının kötüleştiği iddia ediliyor. Yine de
eğitimli kadınlarımızın sayısının artmasıyla ve kadın derneklerinin seslerini
yükseltmesiyle toplumun bilinçlenmeye başladığını iddia eden araştırmacılar
var.
Bazı uzmanlar, erkeklerin de psikolojik sıkıntılar içine
düştüğünü ileri sürerek, ekonomik yetersizliklerinden, ekonomik özgürlüğünü
elde etmiş kadınlarla aralarındaki ilişkide, her konuda kabul eder bir durum
ortaya koymadığundan etilendiklerinden stres yaşayabileceklerini öne sürüyor.
Yine erkeklerin farklı yetişme tarzlarının olduğunu, doğu ve güney doğu
kültürünün, batıdaki kültürle uyuşmasındaki zorluğu ileri süren sosyologlar,
din alimi, şeyh, şıh türü bazı kanaat önderi rolündeki şahısların, kadın
üzerindeki farklı görüşler ortaya koymasının etkilerinin olduğunu, kadın erkek
uyuşmazlığında rolu olduğunu ileri sürüyor.
Peygamberimizin (SAV) eşiyle geçirdiği hayatı, ticaret
kervanlarında beraber yolculuk yaptıklarını, eşlerine gösterdiği şefkati bilen
ve söyleyen din alimlerinin artmasına ihtiyaç olduğunu dile getirmeliyiz.
Kadınlarımızdan sıkça duyduğum ‘sokakları erkekler kendilerine ait sanıyor’ sözüne hak vermemek elde değil. Sahil kenti
olarak Antalya denizinden faydalanmak
isteyen kadınlarımız için, geçen dönem kadınlar
plajı açan Menderes Türel, eleştrilmişti. O dönemde plajlarda Afgan,
Suriyeli, Pakistanlı fazla yoktu ama demek ki Menderes Türel, zaman içinde
Konyaaltı plajında kadınların rahat edemeyeceğini farketmiş veya siyasi havaya
göre yelken açmış. 60 lı yıllarda
İstanbul’da da kadınlar plajları vardı ama sonraları kaldırıldı. Son yıllarda
başta termaller olmak üzere kadınlara ayrı havuzlar üretmiş otellerimiz de inşa
edildi ve işletiliyor. Her şey ihtiyaçtan ortaya çıktığına göre, hükümetler ve
yatırımcılar ihtiyaca göre hareket etmiş deyip, lafı uzatmayalım.
İnsanın aklına, kadınların
işi gücü erkekleri tahrik etmek mi? diye sormak geliyor. Veya erkekler
kadını eş, tamamlayıcı cins veya ana, kardeş görmeyi mi unuttu?. Bence erkek
olsun kadın olsun önce insan olduğunu bilmeliyiz. Ayrıca bu yönde, sağduyulu
herkesin bu konulara eğilmesi lazım.
Hoşça kalın, insanca kalın.