911 km. ile en uzun sınır komşumuz olan Suriye’deki gelişmeler ülkemiz vatandaşları ile Dünya’nın ilgisini çekmeye devam ediyor.

54 yıl baskılarla, katliamlarla baba ve oğul Esatlar tarafından yönetilen ülke, insanlarının bazı iddialara göre 13 milyon gibi bir nüfusun Suriye dışına çıktığı ve en az 4.5 milyon Suriyelinin Türkiye’ye göç ettiği öne sürülmektedir.

Babadan oğula geçmiş yönetimin, iktidarda kalmak adına zulüm yaptığı, kendi halkına kıyım yaptığı, yıllarca medyada konu olmuştu. Muhaliflerin top yekûn birleşerek harekete geçmesi ile 11 gün gibi bir kısa sürede Suriye’ye hâkim olması, diktatörlük rejimine son vermesi, Suriyelilerce sevinç yarattı. Züllümle ve savaşlarla büyüyen savaşın çocukları, şimdilerde zaferin çocukları oldu.

Baas rejimi iktidarının sona ermesiyle ortaya çıkan iğrençliklerin başında cezaevlerindeki mahkumların durumu oldu. 30-35 m2 hücrelerde 12-15 kişinin adeta balık istifi kapatıldığı bu hücrelerde, yaşam koşullarının en alt ölçülerde olduğu ortaya çıktı. 10 bin tutuklunun kayıp olduğunu medyadan öğreniyoruz. Korkudan 3 kişinin bir araya gelip konuşamadığı ülkede, en yakın komşusunun bile El Muhaberat mensubu olabileceği korkusu hâkim olmuş.

Peki Suriye vatandaşlarını etkileyen bu korku, rejim sahiplerini etkilemiş olamaz mı? Her bir araya geleni, ihbar edilen şahsı, rejim karşıtı kabul eden, farklı mezhepten veya ırktan olanı cezaevlerine atan diktatör Esat’ın bu kadar korkmasının sebebi, halkına karşı işlediği suçlar mıydı? Tek adam rejiminin ve zalim olmanın sonu olarak kabul edilen çöküşün sonu ve Esat’ın kaçışından ders çıkaranlar olmalı.

Yakın coğrafyamızda, Irak lideri Saddam’ın, Libya lideri Kaddafi’nin sonuna hep şahit olduk. Tarihte diktatörlerin sonlarının hep felaket olduğu kayıt altındadır. Ara sıra son yüzyılın yöneticilerinin incelenmesini dilerim.

Ayrıca bizlere Cumhuriyeti hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi yazdığı NUTUK’u da tekrar tekrar okumalarını tavsiye ederim.

Hoşça kalın, hür kalın