Özellikle politika dillinde söylenen bir gece veya bir gün ansızın gelebiliriz sözünü HTŞ Suriye’de gerçekleştiriverdi.
Tahrir el-Şam veya Şam Kurtuluş Heyeti, kısaca HTŞ, Suriye İç Savaşı'na katılan aktif bir cihat örgütüdür.
Bölgedeki otorite boşluğu ile etnik ve mezhepsel gerilimlerden faydalanan bu örgütlerin peşinden, Suriye topraklarında başka örgütlerinde ortaya çıktığına şahit olduk.
Bugüne kadar DEAŞ,IŞİD gibi şeriatçı örgütlerin etkin olmaya çalışmasını ve yaptıkları vahşeti izlemiştik. Afganistan doğumlu bu örgütlerle bölge ülkelerinin uğraşması epey zor olmuştu. Petrol yataklarını kaptırmamak için ABD hükümeti bu konuda harekete geçmişti.
Milis kuvvetler olarak adlandırdığımız çeşitli siiahlı gruplar, zamanla büyümüş bölgede rant peşinde koşan, başta ABD olmak üzere, İran tarafından desteklenerek güç haline gelmişler. 40 yıldır başımızın derdi PKK da boş durmamış bölgeye sızıp Suriye’nin kuzeyinde bir koridor meydana getirerek denize ulaşma gayreti içine girdi.
Genel kanı olarak, Emperyalist ülkelerin taşeronu olarak bilinen bu örgüt, Türkiye’nin ağırlık koyması ile birçok devlet tarafından terör örgütü olarak kabul edilse de Suriye’de faaliyete girince adını değiştirip PYD veya YPG oluverdi ve güya ismi kirlenmemiş yeni bir teşkilatmış gibi karşımıza çıktı. Neyse ki Türk devleti her konuda gücünü ortaya koydu ve gerekli müdahaleleri yaptı. Fırat Kalkanı, Barış Pınarı gibi operasyonlarla sınırımızı güvene aldı. Başta Irak olmak üzere, Suriye’de yaptığımız nokta operasyonları ile PKK ya darbeler vurduk. Ama en son etkin darbe HTŞ tarafından vuruldu.
HTŞ'nin birçok yerleşim yerlerini ele geçirmesinin yanı sıra, sınırımıza yakın PKK kontrolundaki Tel Rifat’ı ele geçirmesi memnunluk yarattı. Şimdi bu kargaşada, bizim hükümetimizin de gelişmelere göre vaziyet alıp, etkin adımlar atması beklentimiz olmalı.
10 bin kilometreden gelip bu bölgede rant peşinde koşan ABD ve bir yıldır Gazze’yi, Lübnan’ı kan gölüne çeviren kuklası İsrail’in niyeti belliyken, boşa geçirilecek zamanımız olmamalı.
Tarih tekerrür ise 400 yıl hakimiyetimiz altında kalmış bu coğrafyalarda tarihi geriye sarıp yenilemek bence iyi olacaktır.
Hoşça kalın. Bizim olanlara sahip çıkarak kalın.