Türkiye’de uzun süredir ekonomik zorluklarla boğuşan geniş bir kitle var. Bu kitle ülkenin neredeyse yüzde 75’ini oluşturuyor.
Geri kalan yüzde 25’in yarısından biraz fazlası ise üst yöneticiler ve meslek erbapları diyebiliriz.
Bir vida değiştirmeye binlerce lira alan ustalar var. Bu durumun da denetlenmesi gerekiyor. Neyse konumuz bu değil. Konumuz ‘Mutlu azınlık’.
Türkiye’de yüzde 7 civarında olduğunu düşündüğüm mutlu bir azınlık kitlesi var. Zaten orta sınıf diye bir şey maalesef artık kalmadı.
Önceden halk arasında ‘Sizin bizim gibi’ diye bir tabir vardı. Bu tabiri ne zamandır duymuyoruz. Ekonominin kötüleştiğini insanların kendi aralarında konuştuğu sohbetlere dahi yansıdı.
Bir aile düşünelim. Aile 4 kişiden oluşuyor. Ailenin kendi evleri var. Anne-baba emekli. Çocuklarda üniversitelerini bitirip zor süreçlerden geçerek bir iş bulmuş ve aktif olarak çalışıyor.
Bu ailenin ekonomik durumunun iyi olduğunu düşünebilirsiniz. Ama öyle değil…
Emekli maaşları 12 bin 500 TL, hadi anne-baba 15’er bin TL alıyor diyelim.
Çocuklarda devlet memuru değil özel sektörde çalışıyor onlarda 20 bin TL alıyor.
Ailenin herhangi bir borcu olmaması imkansız ama hadi borcu da yok diyelim. Eve net olarak 70 bin TL giriyor.
Ayrı ayrı 4 maaş giren ev maalesef Türkiye koşullarında yoksul. Birde bu aile şanslı. Birçok ev açlık sınırının da altında. Şanslı olan bu 4 kişilik ailede çocukların birisi evlenmek istediğinde 1-2 yıl boyunca açlık sınırına inme durumu dahi var. Evde bir beyaz eşya bozulsa, televizyon bozulsa, tesisat sorunu çıksa, kazancın yüzde 25’i eriyor. Hayatında ufak bir aletin bozulması insan yaşamını nasıl etkileyebilir?
Bu tarif ettiğim mutlu azınlıkta durumlar nasıl peki? Ayda milyonlarca TL kazanıyorlar. En iyi tatilleri yapıp, en güzel yemekleri yiyorlar. En iyi araçlara binip, zamanlarını değerlendirebiliyorlar.
Bir aile daha söyleyeyim size. Memur ailesi. Baba memur, anne ev hanımı, 2 çocuk var.
Ev kira. Net maaş 50 bin TL. Kira 20 bin TL. Eve giren para 30 bin TL. 2 çocuk okuyor. Yoksulluk sınırının çok çok altında bir gelir. Düşünsenize, okuyorsun, çabalıyorsun, memur oluyorsun ama yoksulsun.
Türkiye’de yoksul olmak için gösterilen çaba kuzey ülkelerinde gösterilse üst düzey yönetici olarak çalışmaya başlar insanlar.
Bu insanların yoksul olmasının sebebi, emeğinin karşılığının ödenmediği ve mutlu azınlığın mutlu olarak kalması için harcanmak olmasıyla ilgilidir belki.
‘Mutluluk parayla satın alınmaz’ diye bir laf vardı. Kim söylüyorsa hiçbir şey bilmiyormuş. Her ay asgari ücret ile mutluluğumuz satın alınıyor. Kim diyor satılmaz.
Aldığımız her ürün için zamanımızla ödeme yapıyoruz gibi bir tez vardı. O çürüdü artık bence. Mutluluğumuzla yapıyoruz artık ödemeyi.
Mutluluğumuzu mutlu azınlıklar alıyor ya da biz satmaya hevesliyiz.
Hayatta mutluluklar dilerim. Gelecek aya kadar biriktirin lazım olacak.