Antalya, gerçekten de Türkiye'nin en güzel şehirlerinden biri. Ziyaret edenleri kendine hayran bırakan, sokaklarında gezildikçe tarihini ve dokusunu anlamaya başladığınız bir şehir. Ancak her güzelliğin bir kusuru olduğu gibi, Antalya da bazı sorunlarla boğuşuyor ve bu konuda İstanbul ile yarışmaya başladı. Özellikle son dönemde artan trafik yoğunluğu herkesi bunaltmış durumda. Bu, sadece geçici bir sorun değil; kalıcı bir problem haline geldi.

Sabah saatlerinde işe, okula, hastaneye gitmek oldukça zorlaştı. Yürüyerek 30 dakikada ulaşılabilecek bir mesafe, otobüsle en az 40 dakikada gidiliyor. Trafik elbette normaldir, ancak bu derece yoğun olması aşırıya kaçtığını gösteriyor. Özellikle Antalya'da trafik ışıklarının sürelerinin uzun olması, trafik akışını olumsuz etkileyen faktörlerden biri olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum.

Antalya'nın "turizmin başkenti" unvanını resmi olarak belirli bir tarihte almamış olma da, bu unvanı zamanla kazanmış. 1980'lerden itibaren Türkiye'nin turizm politikalarına yapılan yatırımlar ve Antalya'nın doğal güzellikleri, tarihi kalıntıları ve gelişmiş altyapısı, şehrin hızla bir turizm merkezi haline gelmesine katkı sağlamıştır. Ancak, şehir planlamasına başlandığı dönemde, gelecekteki nüfus yoğunluğu ve trafik sorunlarının yeterince öngörülememiş olması düşündürücü.

Bu sorunların kaynağını sadece şehir planlamasına yüklemek doğru değil. Sürücülerin ve yayaların trafikte nasıl davranması gerektiğini bilmemesi de bir etken. Geçmişten günümüze süregelen bu problemlerin mevcut yönetimlere yüklenmesi adil değil; geçiş dönemler de eksiklikler, süregelen yanlışlıkların tam anlamıyla düzeltilmemesi, hizmetlerin tamamlanamaması da önemli bir sorun. 

Domino etkisiyle günümüze kadar büyüyen soruna çözümü getirilmeli. Kolay değil ama yazık herkese. Antalya, güzellikleriyle insanı büyülerken, altyapı ve trafik gibi konularda önemli adımlar atılması gerektiği de ortada. 

Açıklanan projelerle içimizi değil trafiğin rahatlatılamlı.