“ İnsan haklarını inkar etmek, insanlığa meydan okumaktır.” Diyor Güney Afrikalı Nelson Mandela.

İnsan haklarına saygı “adalet” le başlar. Adaletin olmadığı yerde, insan hakları da yoktur.

“ Bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalete tehdittir.” Diyor Martin Luther King.

Bütün dünyanın sorunu; adaletsiz ve insan haklarına saygı göstermeyen düzenler değil mi? Barış bu yüzden bir türlü gerçekleşmiyor yaşlı dünyamızda. Bakın bu konuda Dalay Lama ne demiş:

“ Barış ancak insan haklarına saygı gösterildiği, insanların doyduğu, ve kişiler ile ulusların özgür olduğu yerlerde devamlı olabilir.”

Ama kabul etmek gerekir ki; Yüzyıllardır dünyamıza, ne özgürlüğü getirebildik tam anlamıyla, ne de adaleti… Zor çünkü! Bunun için hazır bir çözüm yok! Savaşmak gerekiyor!

Tıpkı Afro_ Amerikalı yurttaşlık hakları aktivisti A. Philip Randolph’ un dediği gibi:

“ Özgürlük bağışlanmaz, kazanılır. Adalet ise asla hazırda beklemez, ancak mücadeleyle elde edilir.”

Peki, dünyaya kalıcı bir barışı getirebilmek, adil bir dünya yaratmak, yani dünyayı değiştirebilmek mümkün mü derseniz? Ünlü Amerika’lı aktör Robin Williams’a kulak verin derim;

“ İnsanlar size ne söylerse söylesin, sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilir.”

Bize bunu vaat eden çok sayıda siyasetçi de var. Hatta bunun için siyasi mücadele de yapıyorlar ama; Hindistanlı kadın yazar Arundhati Roy’un da vurguladığı gibi:

“ Merkezinde, üzerinde, temelinde ve içinde kadınların olmadığı bir siyasi mücadele, mücadele değildir.”

Biliyorsunuz 10 Aralık “ Dünya İnsan Hakları Günü”. 1948 yılından beri kutlanıyor. “ İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” bütün dünya tarafından çoğunlukla kabul edilse de, günümüzde hala dünyanın pek çok yerinde insan hakları çiğneniyor! İnsan haklarına saygı gösterilmiyor!