İnsanoğlunun belki de en büyük zaafıdır alışkanlıkları. Çünkü vazgeçilmezdir, tiryakilik yaratır. Adeta insanı esir alır!

“Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur“ diyor Benjamin Disraeli.

Haksız da sayılmaz. Dünyada şu zengin kapitalistlere, büyük şirketlere, politikacılara, parti genel başkanlarına, koltuğa yapışmış gibi olan yöneticilere bakarsanız, bu apaçık görülür. Güç, çıkar ilişkileri, kolayca her şeyi elde etme, saltanat ve lükse düşkünlük alışkanlıklarını sürdürebilmek uğruna, neler yapmıyorlar ki!

Anlayacağınız rahata kolay alışılıyor ve vazgeçilmiyor bu alışkanlıklardan.

Çünkü, ST. Augistine’ nin dediği gibi;

“Alışkanlıklar, bırakılmazlarsa, zamanla ihtiyaç haline gelirler.”

Sevdiğimiz insanlara, rahat ve kolay hayata, güç kullanmaya, her istediğini yapacak ortama, saltanatlı ve lüks yaşamaya bir kez alışınca, o artık mutlak ihtiyaçmış gibi algılanır. Bunu en çok da aç gözlü, ruhu aç insanlarda görürüz. Bu nasıl bir açlık duygusuysa artık; ne yapılırsa yapılsın, doyurulmaz! Onlara dünyayı verseniz, yine gözlerini doyuramazsınız!

Hele güç sahibi insanlarsa bunlar; asla ve asla bu alışkanlıklarından vazgeçmezler! Bunun için yapamayacakları kötülük, işlemeyecekleri suç yoktur! Gerçi bu hırs sonunda onların da felaketi olur ama, topluma verdikleri zarar, kolay kolay telafi edilemez! Bu gibi tipler için:

“Alışkanlık…Neler yaptırmaz insana!“ diyor Dostoyevski.

Yine bu konuda:

“Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez” demiş Balzac.

Güç ve iktidar sahibi olmaya alışık insanların, artık bunu kaybetmeme adına yaptıkları çılgın ve akıl dışı dediğimiz davranışlar, tarihte pek çok devlet adamının da sonunu getirmiştir. Onlar çünkü, alışkanlıklarının esiri olarak, bağımsız ve aklı başında düşünmekten kendilerini alıkoymuşlardır!

Dünya tarihi bunun acı örnekleri ile doludur! Kendileriyle beraber toplumu da felakete sürükleyen, bencil ve alışkanlıklarının esiri, güç sarhoşu liderleri, akıl değil, artık alışkanlıkları yönetir!

“Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir” diyen Asos Parrish aslında bir gerçeği dile getirmiştir.