“Dünyaya bakış açımızın
sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş
daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden
kalır.” Der, Arthur Schopenhauer.
“ Sorun çaresizlik
değil, isteksizlik… İsteksiziz, çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey,
içimizdeki isteği öldürmektir.” Diye vurgular çocukluk yaralarını, George
Bernard Shaw.
Çocuklar için yarı yıl
tatili başladı bile. Sakın onlara notları için, ödevleri ve dersleri için
yüklenmeyin. Küçücük omuzlarına ağır çantalarını alıp, sabahın köründe, soğukta
ve ayazda, uykulu uykulu okula gittiği günlerden sonra, bırakın biraz nefes
alsınlar, bırakın doya doya oynasınlar.
Oyun oynamak; bir
çocuğun ruhsal gelişimi ve zekası için vazgeçilmez bir eğitim aracıdır. Onların
hayal gücü, duyguları ve kişiliği oyunla gelişir. Hatta mümkünse çocuklarınızın
oyunlarına katılın. Oyunlar çocuğu hayata hazırlar, karar verme, seçim yapma,
gibi yeteneklerini geliştirir.
Çocukluğunu doya doya
yaşayamayan, sevilmeyen, değer verilmeyen, cezalandırılan ve affedilmeyen
çocuklar, sadece ruhsal değil, fiziksel olarak da şiddet gören çocuklar,
büyüdüklerinde de başkalarına karşı çoğu kez acımasız, öfkeli ve zalim olurlar.
Çünkü çocuklukta başlıyor her şey. Çocukken ne gördüyse, onu uyguluyor insan.
Eğer bir çocuk dünyaya
getirmişseniz, ona mutlu bir çocukluk yaşatın. Çocuklar, mutlu olmak için doğar
çünkü. Büyüyünce bile mutlu çocukluk anılarına sığınmalı insan, zorlukların
üstesinden gelmek için. Tıpkı Nazım Hikmet’in sözlerindeki gibi;
“ Kaldı işte… Çayımız
bardakta, çocukluğumuz sokaklarda, mutluluğumuz kursağımızda, sevdiklerimiz
uzaklarda…”
Hayat biz yetişkinler
için yeterince zor! Tabii çocuklar için de öyle! Ama onları her durumda mutlu
etme gücümüz var bizim. Sevgi dolu, eğlenceli ebeveynler olmak, çok da zor
değil inanın. Onlar yaralarını, oyunla, hayal gücü ve sevgimizin verdiği güçle
çabucak onarırlar. Bir gülüşünüz, sevgi dolu bir sözünüz, yeter onların o içten
kahkahalarına.
“ Çocukluk başlı başına
bir memlekettir, hatta sılasıdır insanın. Büyüdükçe sıla özlemimiz artar, hayat
giderek gurbetleşir. Sanki ne yaşarsak yaşayalım, hep gurbetteyizdir. Büyümek,
gurbete çıkmaktır.” Diyen Murathan Mungan haksız mı? Kim özlemez ki, güzel geçen
çocukluğunu?
Çocuklarınıza mutlu bir
çocukluk verin ki; büyüdüklerinde “iyi insanlar”olsunlar…