1

Corona-Covid 19'un dünyadaki insan faaliyetlerine ekonomik etkisini anlamak istiyorsanız şu çok çarpıcı rakamlara bakın:

ABD Kanada sinemaları satılan bilet rakamları:

2015: 1 milyar 323 milyon

2016: 1 milyar 302 milyon

2017: 1 milyar 225 milyon

2018: 1 milyar 310 milyon

2019: 1 milyar 224 milyon

2020: 220 milyon

2021: 444 milyon

2022: 706 milyon

2023: 828 milyon

2

Avrupa Birliği siyasileri, yöneticileri ve bürokratları 8 milyon Venezuelanın ülkeden kaçma öyküsünün Avrupa Birliğine sınır komşusu bir ülkede tekrarlanma olasılığına karşı önlemler almaya, önlemler geliştirmeye çalışıyor...

2023 sonu itibarıyla Türkiye'den Schengen bölgesine turist vizesiyle gidip sığınma başvurusunda bulunanların sayısı 100 bini bulmuş. Turist vizesiyle gidip resmen sığınma başvurusu yapmayan ancak Türkiye'ye dönmeyenlerin sayısının ise 300 bine yakın olduğu belirtiliyor...Avrupa Birliği dahil tüm Hıristiyan alemi (ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya vs.) için Türkiye'den sadece geçen yıl yapılan vize başvurusu sayısının 3,5 milyonu aştı...

Covid sonrasında başlayan Türkiye'den bu büyük kavimler göçüne karşı Avrupa Birliği üyesi ülkeler, vizeye başvuru aşamasından itibaren ileri düzeyde bir yavaşlatma stratejisi izlemeye başladı...Türkiye vatandaşlarının ülkeden politik ve daha çok ekonomik sebeplerle kaçmaya çalışmasına karşı, "Avrupa Birliği başvuru çığına karşılık vermek için", bürokratik yavaşlatma yani "KAPLUMBAĞA TARZI BÜROKRASİ ÇARKI"nı devreye sokmuş!

3

Türkiye'de insanlar çocuk yapmaktan vazgeçti

Çocuk yapanlara devlet ekonomik teşvikler, ekonomik destekler sunmadığından, hatta CHP'li belediyelerin başarısız olması için her şeyi yapan AKP hükümeti CHP'li belediyelerin açtığı kreşleri, anaokullarını bile kapatma girişimlerine hız verirken Türkiye'de insanlar çocuk yapmaktan vazgeçti... Türkiye'de doğum oranları rekor oranda geriledi...

İnsanlarımız yarınlardan ümidini kesti...İnsanlarımız yarını kaygıyla, endişeyle, korkuyla bekliyor...İnsanlarımız hiper enflasyon kurbanı oldu...İnsanlarımız hiper enflasyon nedeniyle yarının dünden ve bugünden daha zorlu ekonomik koşullar getireceğine, yarının dünden ve bugünden daha berbat ve karanlık geçeceğine inandığından çocuk yapma konusunda frene bastı...

Doğurganlık hızımız Fransa'nın altına düştü...

İstatistik kurumuna göre doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan kabul edildiği 15-49 yaşları arasında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade ediyor.Türkiye'de doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2023 yılında 1,51'e gerileyerek nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altında kaldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2000'li yılların başında sık sık kadınları en az üç çocuk yapmaya teşvik eden açıklamalar yapıyordu.

O sırada başbakan olan Erdoğan, "Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun" demişti.

Ancak 2001 yılından bu yana bebek doğum oranlarında görülen düzenli ve rekor düşüş, bu politikanın toplumda karşılık görmediğini gösteriyor.

AKP iktidarları döneminde Türkiye’de nüfus planlama uygulamalarından vazgeçildi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ailelere sık sık “en az üç çocuk” çağrısı yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Avrupa'daki vatandaşlarıma sesleniyorum. Üç değil, beş çocuk yapın" dedi...

İstatistik kurumu rakamları, bu çağrıların toplumda karşılık bulmadığını ve Türkiye’de doğurganlık hızının, eşik değerin altına gerilediğini ortaya koyuyor. Doğurganlık hızının artmaması halinde Türkiye’nin yaşlı ve nüfusu azalan bir ülke olma riskiyle karşı karşıya kalacak ve gelecekte “yaşlı bakım merkezlerine” olan ihtiyaç artacak...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerine göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızı kayıtlara geçen en düşük seviyeye geriledi.TÜİK'in verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, yani bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı, 2023 yılında 1,51’e düştü.Bir ülkede nüfusun azalma eğilimine girme eşiği, yani yenilenme düzeyi ise 2,1. Türkiye'de doğurganlık hızı 2016'dan bu yana yenilenme düzeyinin altında seyrediyor.TÜİK verilerine bakıldığında 2001 yılından bu yana doğurganlık hızında artış kaydedilen bir yıl yok.

Londra Üniversitesi'nde demografi uzmanı olan Doktor Öğretim Üyesi Selin Köksal, Mayıs 2024'te BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede "Geleceğe dair duyulan ekonomik kaygı, insanların çocuk sahibi olma kararlarını yeniden gözden geçirmelerine" neden olabildiğini söylemişti...2023'ün hem siyasal (genel seçimler) hem de toplumsal (6 Şubat 2023 depremi) açıdan Türkiye için zorlayıcı ve belirsizliklerle dolu bir sene olduğunu belirten Köksal, böyle dönemlerin demografik göstergelere hızlı bir şekilde yansıdığını söylemişti.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. Alanur Çavlin da Türkiye'nin büyük kısmında ailelerin düzenli bir şekilde doğurganlıklarını planladığına dikkat çekerek genel eğilimin giderek tek çocuk yapma tercihine yaklaştığını belirtmişti.

Uzmanlar ekonomik nedenler arasında derinleşen geçim sıkıntısı ve ekonomik belirsizliğe dikkat çekiyor.

Londra Üniversitesi'nde demografi uzmanı olan Doktor Öğretim Üyesi Selin Köksal örneğin ekonomik kriz dönemi olan 2001-2002 yıllarındaki doğum sayılarında gözlemlenen yüzde 7'lik benzer bir düşüşe işaret ediyor.

2023 verileri bir önceki seneyle karşılaştırıldığındaysa toplam doğum sayısında yüzde 8’e yakın bir düşüş gözlemleniyor.

Köksal, "Geleceğe dair duyulan ekonomik kaygı, insanların çocuk sahibi olma kararlarını yeniden gözden geçirmelerine ve belki de ileri bir tarihe ötelemelerine sebep olabilir" diyor.

Sosyal ve toplumsal dinamikler de doğum oranlarında etkili olabiliyor. 2023'ün hem siyasal (genel seçimler) hem de toplumsal (Şubat 2023 depremi) açıdan Türkiye toplumu için zorlayıcı ve belirsizliklerle dolu bir sene olduğunu belirten Köksal, böyle dönemlerin demografik göstergelere hızlı bir şekilde yansıyabildiğini söylüyor.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. Alanur Çavlin ise Türkiye'nin büyük kısmında ailelerin düzenli bir şekilde doğurganlıklarını planladığına ve günümüz koşullarında çocuk sahipliği normunun 1-2 çocuğa düştüğüne dikkat çekiyor:

"Bu ülke genelinde eğitim düzeyinin artması ve yetişkinlerin, özellikle de annelerin daha önce sahip olmadığı bazı bireysel olanaklarını ve ihtiyaçlarını tespit etmesiyle de ilgili. Ama devam eden düşüş grafiği sadece gündelik durumların değil, toplumun doğurganlık davranışının da değiştiğini gösteriyor."

Çavlin bu eğilimin giderek tek çocuk yapma tercihine yaklaştığını da belirtiyor.

İstatistiklerde neler öne çıkıyor?

TÜİK'in 2023 verilerine baktığımızda öne çıkan bazı verileri şöyle sıralayabiliriz:

Doğurganlık hızının en yüksek olduğu iller Şanlıurfa (3,27), Şırnak (2,72) ve Mardin (2,40)

Doğurganlık hızının en düşük olduğu iller Bartın (1,13), Zonguldak, Karabük (1,14) ve Kütahya (1,16)

Doğum oranlarının en yüksek olduğu yaş aralığı 25-29'a yükseldi

Doğum yapan annelerin ortalama yaşı 29,2

15-19 yaş grubundaki (adölesan) kadınlarda doğum oranı 2001 yılında binde 49 iken 2023 yılında binde 11'e düştü.

2022 doğurganlık hızı verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 5. sırada yer aldı

Demografik değişim ülke çapında nasıl yaşanıyor?

10 yılı aşkın süredir doğurganlık oranı 2'nin altında olan İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerin yanı sıra daha ufak şehirlerde ve kırsal bölgelerde de benzer bir düşüş seyri tespit edilebiliyor.

Prof. Dr. Çavlin, sosyal ve ekonomik koşulların pek çok yerde birbirine benzediğini ve farklı düzeylerde olmakla beraber verilere yansıdığını söylüyor.

Çavlin bunun yanı sıra bazı Doğu ve Güneydoğu illerinde doğurganlık hızı yüksek olmaya devam etse de buralarda aslında geçmiş yıllara kıyasla daha hızlı bir düşüş kaydedildiğine dikkat çekiyor.

Örneğin Şırnak'ta 2009 yılında doğurganlık hızı 4,69 iken 2023 yılında 2,95'e düştü.

Hakkari'de 3,35'ten 2,01'e; Diyarbakır'da 3,23'ten 2,43'e; Van'da ise 3,93'ten 2,29'a düşüş yaşandı.

'Yanıltıcı sonuçlar doğurabilir'

Doktor Öğretim Üyesi Selin Köksal anne olma yaşının ilerlemesine dikkat çekerek, TÜİK'in de açıkladığı toplam doğurganlık oranı göstergelerinin içinde bulunduğu anı yansıtmanın ötesine gitmediğini, bu yüzden nüfus değişimlerini ve doğurganlığın seyrini incelerken yanıltıcı sonuçlar doğurabildiğini söylüyor.

"Örneğin, bugün toplam doğurganlık oranına baktığımızda, şu an 20'li yaşlarının başında olan bir bireyin çocuk sahipliliğini henüz gözlemleyemiyoruz, ama bu demek değil ki bu birey hiç çocuk sahibi olmayacak" diyen Köksal şöyle devam ediyor:

"Nüfus değişimlerini incelerken ve doğum oranlarını etkileyecek politikalar tasarlarken toplam doğurganlık oranı gibi basitleştirilmiş göstergeleri kullanmak yanıltıcı sonuçlar doğuracaktır."

Doğum oranlarının düşmesi ülkelerde nüfusun sürdürülebilirliği ve giderek yaşlanması konularında kaygılar doğurabiliyor.

Ancak nüfus bilimciler bir ülkenin nüfus beklentilerini çalışırken; doğum oranlarının yanı sıra ölüm oranlarını (yaşam beklentisi), nüfusun yaş profilini ve göç verilerini de hesaba katıyor.

Prof. Dr. Çavlin, yenilenme düzeyinin altında kalan bir nüfusun ancak bir kuşak boyu bu şekilde devam etmesinin ardından duraklama ve daha sonra azalmadan söz edilebileceğini söylüyor.

Türkiye nüfusunun 2050'li yıllara kadar daha yavaş da olsa artmaya devam edeceğini belirten Çavlin, nüfusun daha sonra "100 milyona hiçbir zaman ulaşmadan düşüşe geçmesini" öngörüyor.

Demografik değişimlerde mülteciler ve göçmenler de önemli rol oynuyor.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın 5 Aralık 2023'te yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de toplam 4 milyon 613 bin 984 düzenli göçmen bulunuyor.

Bunların 1 milyon 113 bin 761'ine ikamet izni verilirken diğerleri geçici koruma veya uluslararası koruma kapsamında. Koruma kapsamındaki bu kişiler TÜİK verilerinde yer almıyor.

Çavlin, göçmenlerin Türkiye'nin nüfus seyri üzerinde şüphesiz etkisi olacağını söylese de, bu konudaki veri eksikliği kesin bir sonuca varmayı zorlaştırıyor. Sağlık Bakanlığı'nın hizmet amaçlı göçmen sağlığı merkezlerinde bazı bilgiler topladığını söyleyen Çavlin, bu verilerin kamuya sunulmadığını belirtiyor.

Doğum oranları siyasetçilerin gündeminde mi?

Prof. Dr. Çavlin, doğurganlık hızının geçtiğimiz yıllarda siyasetçilerin gündeminde olduğunu, ancak son dönemde öncelik olarak değerlendirmediğini düşünüyor.

Çavlin, uzun vadede siyasetçilerin çeşitli doğurganlık düzeyi hedefleri belirlemekten öte çocuk yapmak isteyen kişilerin önündeki engelleri kaldırmaya yönelmesini doğru buluyor:

"Bireylerin doğurganlıklarını gerçekleştirmek istediklerinde engel olan koşullara sosyal devlet yapısının tedbirler sunması, doğurganlığını ertelemek isteyene de doğurganlığını gerçekleştirmek isteyene de destek sağlaması lazım.

"Bütün çocukların bu toplumun bir sermayesi ve parçası olduğunu düşünürsek onların sağlık ve eğitim gibi sosyal olanaklar ve evrensel haklara ulaşacakları destek mekanizmalarını kurmak [gerekiyor]."

4

18 Mayıs 2021 haberi:

ÇÖP İTHAL EDEN ÜLKELER LİSTESİNDE DE TÜRKİYE EN ÖNDE

Greenpeace: Avrupa’nın dört bir yanından Türkiye’ye her gün yaklaşık 241 kamyon dolusu atık gönderiliyor. Türkiye, Avrupa’nın en büyük plastik atık çöplüğü haline geldi.Greenpeace’in internet sitesinde “Türkiye Avrupa’dan en çok plastik çöp ithal eden ülke oldu” başlıklı basın bülteninde de Eurostat’ın raporundaki bilgilere yer verilmişti...Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın 20 Nisan 2021 tarihinde yayınladığı “Where does EU waste go?” başlıklı raporunda yıllara göre AB ülkelerinden yapılan atık ithalatı, AB ülkelerinden en fazla atık ithal eden ülkeler ve ürün kategorilerine göre bu ülkelerden ithal edilen atık ürünleri hem tonaj hem de para birimine göre incelenerek yayınlanmıştı.Bu rapora göre 2020 yılında AB ülkelerinden 13,7 milyon ton atık ithal eden Türkiye, AB ülkelerinden en fazla atık ithal eden ülke konumunda. Türkiye’den sonra AB’den en fazla atık ithal eden ülkeler; Hindistan, Birleşik Krallık ve İsviçre. Eurostat’ın ürün kategorilerine göre yayınladığı tabloya göre ise AB’den 2020’de 2,4 milyon ton plastik atık ithal edilmiş ve bunların 0,7 milyon tonu Türkiye tarafından yapılmış. Türkiye dışında AB’den en fazla plastik atık ithal etmiş diğer ülkeler ise 0,4 milyon ton ile Malezya, 0,2 milyon ton ile Birleşik Krallık ve yine 0,2 milyon ton ile Fas.Eurostat’ın 2020 verilerine göre Türkiye 13,7 milyon tonluk atık ithalatı ile AB ülkelerinden en fazla atık ithal eden ülke oldu. Ayrıca 2020’de AB’den yapılan 2,4 milyon tonluk plastik atık ithalatını en fazla yapan ülke de 0,7 milyon ton ile Türkiye.

5

Çok yakın gelecekte bugünleri bile çok özlemle arayacağımız anlaşılıyor!

6

Gazeteci Bahar Feyzan: "Türkiye'de Hindistan hayatına, İsviçre fiyatları ödüyoruz.”

7

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2013-2023 döneminde Cengiz Holding'in 2,6 milyar TL'lik vergi borcunu ve 4,9 milyar TL'lik vergi cezasını sildi. (Sözcü gazetesi haberi)

8

LALE DEVRİ İSRAFINA EN ÇARPICI ÖRNEKLERDEN BİRİ AZERBAYCAN'DAKİ ÇEVRE ZİRVESİNE 1862 KİŞİLİK KATILIMLA BELGELENDİ

Vergi gelirlerinin en kötü şekilde kullanıldığı bir kez daha ortaya çıkmıştı... Bakü'de yapılan BM İklim Değişikliği COP29 Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte tam 1860 kişinin katıldığını açıklayan siyasetçi Ali Babacan "İnanılır gibi değil" diye konuştu...Gazeteci Fatih Altaylı: “7 uçakla gidip, 2000 kişi ne yapıyorsunuz orada? dedi...

Alman Bild Gazetesi Almanya’nın 270 kişiyle katıldığı Bakü’deki Çevre Zirvesi’ne Türkiye’nin 1862 kişiyi götürdüğünü yazdı.Almanlar yüksek kahve fiyatları nedeniyle COP29'a kendi kahve makinelerini gizlice getirdi; Türkiye zirveye bin 862 kişilik heyetle katıldı! COP29'da Alman katılımcılar yüksek masraf nedeniyle kahve makinelerini ve sularını dahi yanlarında götürdü...COP31 için ev sahipliği adaylığını açıklayan Türkiye'nin Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilen COP29'a rekor ziyaretçi ile katılması Alman basınına yansıdı.Bild “Almanya, 270 kişi ile zirveye gitti. Türkiye 1862 kişilik heyetle geldi. Onu Nijerya 634 kişi ile izledi“ diye yazdı. Bild gazetesi, “Alman delegasyonu, kendilerine ayrılan 172 metrekarelik ofis ve 150 metrekarelik Alman pavilyonunun maliyetini bile zor karşıladı” derken fiyatı 150 euro olan bir kahve makinesi için zirvede heyetlerden 1630 euro makine kirası alındığını da habere taşındı.Almanlar kahve makinelerini yanlarında götürdüler...Kahve barının kirası (profesyonel kahve makinesi, iki tam zamanlı barista, artı kahve ve süt) 31 bin euro idi. Bir fincan kahve 8 ile 10 eurodan satıldı.Alman delegasyonu buna isyan ederek kendi kahve makinelerini içeri gizlice soktu. Türkiye, en büyük pavilyonlardan birini kiralad...Fuarda ofis tutan ve en büyük pavilyonlarından birini kiralayan Türkiye'nin bu kalemler için ne kadar ödediği ise bilinmiyor. Ancak Türkiye delegasyonu günde yalnızca bir kahve bile içmiş olsa, sadece kahve için günde 18 bin 620 euro harcandı.Zirvede bir damacana su 58 eurodan satıldı. Katılımcılar ise sularını kaldıkları otellerden taşıdı.

9

From Berlin with Love

Almanya, 10 yıllık ekonomik büyümenin ardından Corona salgınının ilk yılı olan 2020'de, 2009'dan beri ilk kez resesyon yaşamıştı.Alman ekonomisi geçen yıl da alışılmışın dışında yüksek düzeydeki enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, düşen yatırımlar, zayıf dış talep ve faiz oranlarının yüksekliği gibi nedenlerle bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı.Ülke böylece, G7 ülkeleri içinde küçülen tek ülke olmuştu. Almanya, bu yıl da küçülürse, 2023'te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak. Ukrayna savaşının da Alman ekonomisine olumsuz etkisi çok açık...

Alman ekonomisi 2024 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülmesinin ardından üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten son anda kurtuldu...Ülke ekonomisi 2023'te, alışılmışın dışında yüksek düzeydeki enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, düşen yatırımlar, zayıf dış talep ve faiz oranlarının yüksekliği gibi saiklerden ötürü bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı...

Almanya G7 ülkeleri içinde küçülen tek ülke olmuştu. Bunun üzerine İstatistik Ofisi Başkanı Ruth Brand "Almanya'da genel ekonomik kalkınma, 2023'te birçok krizin damgasını vurduğu bir ortamda sekteye uğradı" ifadelerini kullanarak ekonomideki olumsuz gidişin sebebini iç dinamiklerden ziyade küresel arenada yaşanan gelişmeler olduğunu söyledi...

Ukrayna Rusya savaşı öncesinde doğalgaz ihtiyacının yüzde 41'ini Rusya'dan karşılayan, hatta bu oranı artırmak için gelecekte yatırım planları yapan Avrupa, Rusya'dan gelen gaz miktarı azalınca ve üstelik maliyetler artınca çok zor durumda kaldı.Şu an Avrupa Birliği, doğalgaz ihtiyacının sadece yüzde 18'ini Rusya'dan karşılıyor...

Mart 2024'te Almanya Şansölyesi Başbakanı Olaf Scholz, Almanya'nın şu ana kadar Ukrayna'ya 28 milyar avro değerinde askeri yardım sağladığını ve bu miktarın oldukça fazla olduğunu belirtti...Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Brüksel'de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi öncesi gazetecilere açıklamalarda bulundu. Scholz, Avrupa Birliği'ndeki diğer üye ülkeleri, Ukrayna'ya daha fazla askeri destek sağlamaya çağırdı. Scholz, Almanya'nın şu ana kadar Ukrayna'ya 28 milyar avro değerinde askeri yardım sağladığını ve bu miktarın oldukça büyük olduğunu belirtti. Aynı zamanda, tüm Avrupa ülkelerinin bu konuda önemli katkılar sunması gerektiğini vurgulayarak, birlikte daha fazla destek sağlamanın yollarını aramak gerektiğini ifade etti. Scholz, Avrupa'nın bu konudaki birlikteliğine dair gözle görülür bir ilerleme kaydedildiğini de sözlerine ekledi.

10

DÜNYANIN NEFESİNİ TUTARAK HABER ALMAYA ÇALIŞTIĞI EVDEN SIZAN YA DA SIZDIRILAN EN YENİ, EN TAZE VE EN SICAK HABERLER:

Florida, Trump House, Mar-a-Lago'dan haberler:

Japon Honda otomobil şirketi Meksika'daki üretiminin % 80'ini ABD'ne ihraç ediyor...Alman Volkswagen 2023'te Meksika'da ürettiği 350 bin otomobili ABD'ne ihraç etti...

Donald Trump bazı yabancı otomobillere % 200 gümrük vergisi uygulamak isterken, Meksika ihracatının % 80'ini, Kanada ihracatının % 75'ini, Çin ihracatının % 15'ini ABD'ne yapıyormuş...

Donald Trump ABD'ne yaklaşık 20 milyon yasadışı göçmenin girmesinin ve her yıl yaklaşık 110 bin ABD vatandaşının yüksek dozda uyuşturucudan ölmesinin sorumlusu olarak Çin, Kanada ve Meksika'daki gevşek güvenlik ve asayiş önlemlerini gösteriyor...

Donald Trump "ABD'ne yönelen sığınmacı akınını ve uyuşturucu sevkiyatını durdurmamıza yardımcı olmayacak ve bizimle işbirliği yapmayacak tüm ülkeleri ek gümrük vergileriyle (ek tarifelerle) cezalandıracağız" diyor...

Donald Trump, Çin ile de özellikle fentanil olmak üzere ABD'ye gönderilen büyük miktardaki uyuşturucu hakkında birçok görüşme yaptığını söyledikten sonra şunları söyledi:

"Çin temsilcileri bana, bunu yaparken yakalanan uyuşturucu satıcılarına en yüksek cezayı, yani ölüm cezasını uygulayacaklarını söylediler ama ne yazık ki bunu hiç yapmadılar ve uyuşturucular, çoğunlukla Meksika üzerinden, daha önce hiç görülmemiş seviyelerde ülkemize akıyor. Bunu durdurana kadar, Çin'e ABD'ye gelen tüm ürünlerinde, ek tarifelerin üzerine fazladan yüzde 10 ek gümrük vergisi uygulayacağız."

ABD'ne komşu Kanada polisi, 25 Ekim 2024'te ülkenin güneybatısındaki Britanya Kolumbiyası eyaletinde düzenlenen operasyonlarda Kanada tarihinin en büyük ve gelişmiş uyuşturucu laboratuvarının bulunduğunu açıklamıştı...Kanada nüfusunun 41 milyon civarında olduğu hatırlatılarak "Tüm Kanadalıları iki kez öldürebilecek" bir miktarın yakalandığı vurgulanmıştı.

Kanada federal polisi, 95 milyonu aşkın kişiyi öldürebilecek dozda uyuşturucu üreten bir "süper laboratuvara" baskın düzenlemişti...54 kilo fentanil, 390 kilo metamfetamin ve "devasa nicelikte öncül kimyasal maddelerle" birlikte daha az miktarlarda kokain, MDMA ve esrar da yakalanmıştı.

Yetkililer, Meksika'da kullanılan bir uyuşturucu üretimi yönteminin ilk kez Kanada'nın batısında saptandığını belirterek bu korkunç gelişmeden dolayı büyük endişe duyduklarını söylemişti. Polis, Hindistan kökenli Gaganpreet Randhawa'yı ana şüpheli olarak belirleyip tutukladığını da açıklamıştı...