Sosyal, kültürel, sanatsal ve turistik anlamda kentlere bir canlılık kazandıran festivallerin ekonomik anlamda da önemli katkıları vardır.. Bildiğimiz gibi geçtiğimiz yıl 60. Altın Portakal Film Festivali önce ertelendi, sonra iptal edildi.. Bu ilk değildi elbette..
1979’da sansür kurulunun iki filme uyguladığı sansür nedeniyle ve 1980 ihtilali nedeniyle o iki yılda da yapılamadı Festival.. 60 yıl önce Dr Avni Tolunay ve Behlül Dal’ın Antalya’ya ve Antalya halkına hediye ettiği Film Festivali’ne sahip çıkmak, bu kentte yaşayan herkesin görevidir. Görevi olmalı.. Çünkü sinemanın insan yaşamındaki önemi ve etkisi asla yadsınamaz.
Hele hele Antalyalı için sinema ayrı bir dünya, ayrı bir rüyadır. Ve halk, bu nedenle beyaz perdede her şeyden önce kendini, kendi motiflerini, kentini ve ülkesinin renklerini görmek ister. Kendini koklamak, kendini yaşamak ister.. İşte tam da bu nedenle bu önemli Festival, kentin ve ülkemizin öz değerleriyle bütünleşip, halkın huzuruna konulmalı.. Nasıl mı?
Her şeyden önce ve her şeyden önemlisi bu organizasyon amatör bir ruhla, ama profesyonelce organize edilmeli. Sanatın, özellikle de sinema sanatının üstüne hiçbir gölge düşürmeden, hiçbir tartışmaya ve spekülasyona meydan vermeden organize edilmeli; hele hele siyasetin, Festival’in önüne geçmesi mutlaka engellenmelidir.. Öyle devasa bütçelere de gerek duyulmadan, öz varlıklarla ve kentin kendi sponsor güçleriyle bu iş başarılabilmeli..
Büyük organizasyon firmalarına gerek duyulmadan bu iş başarılabilir; mümkündür.. Sinema sanatına ve bu organizasyona katkı koyacak, bu işi başarabilecek yüzlerce insan var bu kentte.. Yeter ki samimiyetle ve iyi niyetle şöyle etrafımıza bir bakalım.. Bu kentin insanını, bu kentin dinamiklerini bu organizasyonun içine koymazsanız, Festival’i halktan gittikçe uzaklaştırırsınız.. Bakın halk diyoruz. Lâkin son yıllarda maalesef bir Halk Jürisi bile yok Festival’in..
Antalya’nın Sivil Toplum Kuruşları temsilcilerinden oluşan Kent Konseyi Kültür Sanat Grubu’nun Altın Portakal konusunda söyleyeceği pek çok sözü var.. Sadece sözü değil, yapacağı da pek çok şeyi var Kültür Sanat Grubu’nun.. Organizasyondan tutun da Jüri üyeliğine kadar Kent Konseyi’nin düşünce ve görüşlerine yer vermek, Festival’i daha yerel ve daha halka dönük yapacaktır.. Elbette dünya gerçeğinden koparmadan… Antalya Kent Konseyi Kültür Sanat Grubu’na ve halkın söyleyeceklerine kulak verin lütfen. Bu önemli bir çağrıdır.. Önemli bir işbirliği çağrısıdır.. Minimum bütçe ve insan kaynağıyla Festival’i halka daha yakın hale getirmek çok zor olmasa gerek..
Festivalin bir başka misyonu da Antalya’da plâto sayısının artırılması ve sektörün, kentimizde film çekmesi için özendirilmesi olmalı.. Yâni Antalya’nın bir sinema şehri haline getirilmesi olmalı.. Expo alanı bu konuda düşünülebilecek bir plâto alanı olabilir. Çandır film plâtosu, canlandırılıp işler hâle getirilebilir.. Antalya bu konuda hem mekân hem iklim olarak hayli şanslı bir kent.. On iki ay boyunca turizm yapamasak da, on iki ay boyunca sinema sektörüne bu kenti plâto olarak kazandırabiliriz.. Böylece yerelden evrensele doğru yapılacak bir sektör plânlaması ve pazarlaması ile kente ekonomik olarak büyük girdiler de sağlanmış olacaktır..
Kısacası festival, hattâ festivaller, bu girdilerle kendini finanse eder noktaya gelecektir.. Bunlarla da kalmayıp, organizasyon komiteleri tarafından kentin dinamikleri harekete geçirilmeli, iş insanları ve bağlı bulundukları odalar, borsalar, birlikler ve turizmcilerin ellerini taşın altına sokmaları sağlanmalı, festival’in diplomatik boyutları ve sanat boyutları ile siyaset boyutlarının, görev ve sorumluluklarını belirten paydaşlar arası işbirliği anlaşmaları imzalanmalı; salon ve bilet sayısını artırma, kortej güzergâh ve saatlerini yeniden düzenleme, Zeytinpark, Dokumapark ve kentin büyük meydan parkları gibi yerlerde açıkhava sinema gösterimleri düzenleme, sinemayı en ücra noktalarla buluşturma, Festival boyunca kent merkezinde ve kırsal alanlarda çeşitli kültürel sanatsal etkinlikler düzenleme yoluna gidilmelidir..
Hem yerel düşünülmeli, ancak evrensellikten de geri kalınmamalıdır.. Kaliteli filmlerin tanıtımı sayesinde sinema sektörümüzün ve ekonomimimizin kazanımları göz önünde bulundurulmalıdır. Gelin vakit geçirmeden bu kentin kültür sanat çevrimine kulak verelim. Ve öncelikle öz insan kaynağıyla oluşturulacak komiteler ve jüriler sayesinde Altın Portakal’ı gerçek sahibine, halka teslim edelim.. Ve sinemanın sesini halkımızın ağzından tüm dünyaya duyuralım… Var mısınız???