Memleketin gündemine yetişmek ne mümkün! Sanırım hiçbir dünya ülkesinde gündem bizdeki kadar hızlı değişmiyordur.. Narin cinayetinden, cinnet cinayetlerine, hastanelerdeki bebek cinayetlerine kadar, anayasa değişikliğinden, kredi kartından ve kol saatinden vergi almaya kadar uzanan yoğun gündemin yaşandığı günlerde birden bire (!) açılım süreci üçüncü kez ve bir kez daha ortaya çıktı.. Memleket sığınmacı ve mülteci krizini dibine kadar yaşarken, vatandaş hayat pahalılığı karşısında yaşama  çabası verirken, sağlık, eğitim ve hukuk sisteminden şikâyetler ayyuka çıkarken,  anayasa değişikliği tutkusu ve açılım sevdası bitmek bilmez bir istek ve iştahla sürdürülüyor.. Ve Bahçeli Meclis’teki grup toplantısında Öcalan için; “gelsin Meclis’te Dem Parti kürsüsünden terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın” diyor.. Bahçeli’nin, grubu tarafından ayakta alkışlanan bu çıkışı, Mhp tabanı için bir şok etkisi yaratıyor.. Evet milliyetçi-ülkücü taban için “asla hayal bile edilemeyecek olan, gerçek oluyor.” Dikkat edilirse Bahçeli Öcalan’ı, umut hakkıyla sadece özgür bırakmıyor, onu Meclis’te siyasette ve Dem Parti’nin genel başkanı olarak deklare ediyor.. Öcalan ile ilgili bu cümleleri Erdoğan ya da Özel söylese, bu kadar etkili olmazdı kuşkusuz.. Erdoğan bunu bildiği için bu cümleleri ve bu çağrıyı Bahçeli’ye söyletiyor.. Bu gelişmelerin hiçbiri tesadüf değil elbette..

Daha önceki bir yazımda Erdoğan’ın, Bahçeli’nin elini bir oldu bittiyle Hüdapar genel başkanının eline tutuşturduğunu yazmıştım..  Şimdi artık Bahçeli bileisteye, hem de büyük bir şevkle bu çağrıyı yapıyor.. Peki memleket o kadar önemli sorunla boğuşurken gerek açılım süreci, gerekse buna bağlı olarak anayasa değişikliğinin acelesi ve gereği var mı? Zaten anayasada yirmi küsur yıldır o kadar çok madde değiştirildi ki! Haa asıl maksat, ilk dört maddenin değiştirilmesi ve bunun karşılığında Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmesi ve iktidarın sürmesiyse, o başka tabi! Peki Bahçeli’nin, Demirtaş’ı ısrarla devre dışı bırakan bu açılım çağrısı ne kadar gerçeği yansıtıyor? Daha düne kadar terörist başı dediği birini Bahçeli, neden barış kahramanı gibi sunmaya çalışıyor? Fetö terör örgütünün elebaşı Gülen’in ölümüyle birlikte Öcalan kartının ortaya çıkarılması arasında bir bağlantı olabilir mi? Şimdi Öcalan’ın Meclis’e geldiğini ve bu çağrıyı yaptığını varsayalım. PKK silah bırakacak ve kendini lağvedecek mi? Buna Abd başta olmak üzere üst akıl izin verecek mi? PKK nın kendini lağvettiğini ve silahları bıraktığını varsayalım.. Aynı ideal ve amaçlarla Ortadoğu’da konuşlandırılan ve 150 bin silahlı militanı bulunan Ypg de silah bırakacak mı? Yine aynı amaçlara hizmet eden Pyd ve Pejak da silah bırakacak mı? İşid terör örgütünü nereye koyacaksınız? Bütün bunlar analiz edildi mi acaba? Ve her şeyden önemlisi Bahçeli’nin çağrı cümlelerinin harareti daha soğumadan, ülkenin göbeğine bir ateş düşüyor.. Kahraman Kazan’da  bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayi tesislerine silahlı terör saldırısı düzenleniyor.. Saldırıda beş vatandaşımız şehit oluyor ve onlarca vatandaşımız yaralanıyor.. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum..

PKK’nın bu saldırıyı üstlenmemesi ilginç! Saldırının ilk dakikalarında ilk başsağlığı mesajlarının Abd, Birleşmiş Milletler ve Fransa tarafından gelmesi ilginç! Milli Savunma Bakanlığı’nın saldırıyı daha ilk dakikasında  PKK’nın düzenlediğine dâir açıklaması ilginç! İki teröristin onca mühimmatla TUSAŞ’ın içine kadar girebilmesi ilginç! Ve bu iki teröristin, saldırıda TUSAŞ’ı bu kadar yakından tanıyor olması daha da ilginç!!! Acaba saldıracakları yerle ilgili derin istihbarî brifing mi aldılar; yoksa güvenlik zaafiyetinden(!) yararlanıp defalarca burada keşif mi yaptılar? Şimdi gelelim saldırıyı kimin ve ne için yaptığına..

Şayet bu saldırıyı PKK yaptıysa, şu mesajı veriyor: “Siz benim adıma karar veremezsiniz; kaldı ki Öcalan da karar veremez. Silah bırakıp bırakmamaya biz karar veririz.” Böylece Bahçeli’nin çağrısı boşa düşmüş oluyor.. Şu da bir gerçek ki; Öcalan’ın PKK üzerinde eskisi kadar etkisi ve yetkisi yok.. Bu hâin saldırı PKK tarafından yapılmadıysa geriye tek bir seçenek kalıyor.. Bu da üst aklın plânladığı, iç ve dış provokatif güçlerin sahnelediği, açılım süreci kabul edilmezse terör devam eder, mesajından başka ne ola ki? Ayrıca bu olayla bir de, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kaldırılmış oldu ki; istemeyenler için fena mı??? Aslında vatandaş bu filmleri daha önce de görmüştü.. Gar patlamalarını, beyaz toros korkutmalarını ve daha neleri, neleri… Memlekette artık her şeyin olabileceğini görmekte vatandaş.. Hatta Öcalan’ın 29 Ekim’de konuşturulma ihtimaline bile yavaş yavaş alıştırılmaya çalışılıyor..

Bütün bu hassas konularda devlet aklının asla kaybedilmemesi ve her adımın büyük bir hassasiyetle atılması gerekir.. Bu arada yüzyıllardır aynı coğrafyada aynı kaderi paylaşan Kürtler’le Türkler’in karşı karşıya getirilmesi oyunu da asla gözardı edilmemeli.. Bütün bu gelişmelerin iç siyasi hesaplarına gelince. Erdoğan, açılım sürecini gerçekleştirse de oyunun kazananı olacak; gerçekleştiremese de.. Erdoğan bu hamleleri yaparken, tabanına karşı büyük bir risk alan Bahçeli’yi siyaseten ateşe attı.. Sadece Bahçeli’yi değil, Özgür Özel’i de ateşe attı.. Bu yolda Bahçeli’yi kaybederse, ne gam; Dem’i kazanmış olacak.. Ancak kendisi de epeyce yıpranmış olarak çıkacak bu mücadeleden.. Ve son söz; ilk seçimde büyük bir oy patlaması yaşayacak olan Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi’ni ikili ya da üçlü bir koalisyonla iktidarda görürseniz, hiç şaşırmayın! İyi Parti mi dediniz? Dervişoğlu’nun son çıkışına rağmen, Akşener’in partiye verdiği hasarlar ve İyi Parti tabanının yaşadığı güven bunalımı, henüz onarılmış değil.. Vesselam…