Geçtiğimiz hafta Türk yargısı teröre bir şehit daha verdi.

Tunceli (birilerine göre Dersim) ilimizin Ovacık ilçesinde yeni göreve atanan Cumhuriyet Başsavcısı Murat UZUN geride eşi ve 2 küçük çocuğunu bırakarak bölücü teröristlerce kafasına susturucu takılmış  bir silah ile kalleşçe vurularak katledildi.

Kendisini Serik Cumhuriyet Başsavcılığı görevinden tanıyıp, sevdiğimiz Sayın Savcımıza rahmet, başta ailesi olmak üzere tüm yargı camiasına sabırlar diliyorum.

Konuya ilişkin gazete ve televizyon haberlerinden Savcımızın kaldığı Adliye Lojmanının girişinde veya yakın çevresinde bir güvenlik görevlisi veya koruma bulunmadığı belirtilmektedir.

Hatta terör örgütünün Savcılara yönelik eylem hazırlığı yapıldığı merhum Savcımız Murat Uzun tarafından lojmanda kalanlara bildirildiği, karşı komşusu Hâkim arkadaşı tarafından açıklanmıştı.

Hiçbir güvenliği olmadan terör bölgesinde görev yapmak her halde yargı mensupları için ne anlama gelir bunu iyi düşünmek gerekir.

Bağımsız olması gereken yargının karar ve işlemlerinde buna uygun davranabilmesi için terör dahil hiçbir baskı ve tehdidin etkisinden uzakta görev yapması gerekir.

Tam bu noktada düşünülmesi gereken konu, ülkeyi yönetenlerin yargı mensuplarını gerek görev yerlerinde gerekse yaşam alanlarında korumaktan aciz duruma düşmüş olduğu izlenimini veren görüntüdür.

Daha birkaç gün önce, 200 askerini koruyamayan ve 3 kişilik terör örgütü mensubunun attığı roket ile 11 Mehmetçiğin ölümüne sebep olanların  artık bir gerçeği kabul etmesi gerekir.

Bir başka sözüm de, aynı yöntem ile öldürülen Hırant Dink için  dünyayı ayağa kaldıranların Sayın Savcımızın öldürülmesi karşısında sokağa çıkıp, "Hepimiz  Murat'ız...Hepimiz Savcıyız.."  şeklinde slogan atıp atmayacakları konusunda...

Daha fazla özgürlük, insan hakları talep edenlerin bu ülkenin değerli yargı mensuplarını, güvenlik güçlerini, yetişmiş insanlarının yaşam haklarını yok ederek bu ülkede demokrasi geleceğine inananlara bu olaylar ders vermiyorsa, söylenecek fazla söz yoktur.

Mehmetçiklerimizi şehit edenlerin BDP'li milletvekillerinin sarmaş dolaş olduğu evlatları Savcımızı katledenlerin CHP'li Tunceli  milletvekili Hüseyin Aygün'ün sevgili kardeşleri olduklarını, onların birlikte fotoğrafları  ve bizzat televizyon konuşmaları ile öğrenmiş bulunmaktayız.

Yine CHP Genel Başkanı Gandi lakaplı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terör örgütü ile MİT arasında geçen ve ülkenin Başbakanının sahiplendiği görüşmeler hakkında olumlu görüş bildirmesi karşısında ne diyeceğimizi bilemiyoruz.

Daha önce bu görüşmeleri hükümeti eleştirme adına kabul etmeyenlerin şimdi bize dönüp, görüşme normal ancak konuşma içeriği bize bildirilmeli idi şeklinde beyanları ülkemizin iktidar ve ana muhalefet ve ne olduğu belirsiz bir partisinin nasıl bir araya geldiğini göstermesi açısından ibret vericidir. Bu konuda en sağlıklı yaklaşım, muhalefet partisi MHP'den gelmektedir.

Ancak MHP'nin de tüm tutarlı tavır ve açıklamalarının arasında Cumhuriyet felsefesine aykırı düşen bir çok konuda siyasal iktidar ile birlikte hareket etmesi ülkemiz insanının çoğunluğunu ümitsizliğe sevk etmektedir.

Ülkemiz insanı geçmişte pek çok sıkıntı yaşamış ve  acılar çekmiştir.

Ancak hiçbir zaman ülkesinden ve insanından ümidini kesmemiştir.

Ülkeyi bu hale getirenlerin iktidarı ve muhalefeti ile hiç zaman geçirmeden aklını başına alması zamanı gelmiştir.

En büyük tehlike demokrasi ve onun vazgeçilmez unsuru siyasetin ve siyasi partilerin sorumsuz davranış ve beyanları karşısında yaratılan kaos ve umutsuzluk ortamıdır.

Bu ortamın sonunda ülke içinden çıkılmaz bir kargaşaya düşebilir.

İlgililerin ve sorumluların dikkatine...

Saygılarımla...