TCK‘nın
‘‘Çevreye Karşı İşlenen Suçlar’’ başlıklı bölümünün 181-184. maddelerinde ülke
çevresine zarar verenlerin cezalandırılması düzenlenmiştir. Bu suçlar vatandaş
tarafından işlendiğinde birtakım cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Ancak bu suç
bizzat belediye ve devlet görevlileri tarafından işlendiğinde ortada bir
yaptırımsızlık ve hatta çaresizlik söz konusudur. Devletin yani kamu erkinin
çevreyi kirletmesi ve hatta yok etmesi karşısında sığınılacak tek liman
yargıdır.
Bu
nedenle; sığınılacak son limanın ülkeyi yöneten siyasal iktidarın etki ve
baskısından uzak tutulması ayrıca önem taşımaktadır.
Zira
çevrenin yok edilmesine yol açacak her türlü faaliyete izin veren bizzat
devleti yöneten siyasi iktidardır. Hukuk tanımazlık, ülkede bir yönetim
anlayışı haline geldiği için yargı mensuplarının bağımsız, tarafsız ve çevreyi
koruyucu bir yaklaşımla karar alması halinde kendisinin en hafifinden görev
yeri değişikliği ve daha ağır yaptırımlar uygulanacağı kaygısı taşımaktadır.
Bu
konuda iddiamızı destekleyen en önemli konu ÇED raporları ile ilgilidir. Yapacakları
hukuksuz çevre katliamlarını hukuki hale getirmek için öncelikle ÇED raporu
için gerekli olan uygulamanın 25 hektarın üstünde olması düzenlemesi getirilmiş
25 hektar, bir başka deyişle 250 dönüm miktar arazide ÇED aranmadan her türlü
katliamı yapabilmekte ve hatta 100 hektar yani 1000 dönüm arazi için, alanı
dörde bölerek 25 hektarın altında ÇED aranmaz savunması ile 1000 dönümlük
alanda ÇED raporu aramadan ormanların, akarsuların velhasıl doğal alanların
katline izin vermektedirler. Bu izinler ülkemizin en güzel doğal güzelliklerinin
bulunduğu bölgenin il valileri tarafından verilmektedir. Bu konuda hafta
başında yerel gazetelerde yer alan iki örnekten birincisi;
Gündoğmuş ilçesinde bulunan birinci
dereceden doğal sit alanı statüsünde dünyaca ünlü UÇANSU Şelalesi’ne piknik
alanı ve seyir terası inşaat çalışmasıdır. Onaylı projesi olmayan bu faaliyet
ülkemizin doğal değerlerini yok etme faaliyetlerinden sadece bir tanesidir.
İkinci örnek ise; İbradı ilçesinde
‘’Dünyanın en rahat nefes alınabilen alanlarından biri olarak tescil edilmiş ve
çok sayıda endemik bitki ve hayvan türü bulunan alanda mermer ocağı için
bulunan ÇED gerekli değildir.’’ raporu üzerine yürüyen çalışmalardır.
Mermer
ocağı iznini veren Antalya valiliği aleyhine 3.İdare Mahkemesinde açılan davada
hukuksuzluk değerlendirilerek çevre katliamına dur denilmiştir. Bu konuda emeği
geçen meslektaşımız Av. Münih ERMİŞ başta olmak üzere tüm çevre dostlarına ve
yöre halkına minnetlerimizi sunarız. Ülkeye yol yaptık, köprü yaptık, metro
yaptık, havaalanı yaptık diye fiyaka yapan yönetim anlayışının çevreye verdiği
zarar gözetildiğinde ülkeyi yaşanmaz hale getirdikten sonra yaptıklarının
hiçbir şey ifade etmediğini açıkça yüzlerine karşı haykırıyoruz.
Yeter
!
Ülkenin
eşi benzeri bulunmaz doğal çevresinden ellerinizi çekin, üç beş yandaş para
kazansın diye ülkemizin çevre değerlerini yok ettirmek niyetinde ve
düşüncesinde değiliz. Biz hukukçuların hukuki platformda bu çevre saldırısına
karşı her zaman mücadeleye kararlı ve azimli olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Saygılarımla…
Av.
Cengizhan GÖKÖZ