Öncelikle
belirtmem gerekirse fikir ve yaşamımda ağırlıklı olarak milliyetçi ve muhafazakârlığı
benimsemiş bir insanım. Bu kavramlar toplumun farklı kesimlerinde farklı
şekilde anlamlandırılmaktadır. Bir kısım insanlar siyasetlerinde ve dünya
görüşlerinde milliyetçiliği sarkık bıyık, bozkurt işareti, ‘’Şehitler ölmez, vatan
bölünmez ‘’ sloganına indirgemiş, bir kesim ise milliyetçiliği, ırkçılık ve
faşistlik olarak görmüş ve göstermiştir. Muhafazakârlık ise; bir kesimde gericilik
ve yobazlık olarak değerlendirilmektedir.
Milliyetçilik;
ülkesini, bayrağını, kültürünü, doğal çevresini velhasıl ülke insanını koşulsuz
sevmektir. Bu anlamda ülke insanın ırkının, cinsiyetinin, dini inancının ne
olduğunun fazlaca önemi yoktur veya bu vasıflar ikinci planda kalmaktadır. Böyle
bakıldığında milliyetçiliğin ırkçılık olmadığı açıkça ortaya çıkar.
Bayrağa
sahip çıkmak çok önemli milli bir duruştur. Bu nedenle Anayasanın şanlı Türk Bayrağını
da düzenleyen ilk üç maddesini tartışmaya açmak şiddetle karşı çıktığımız bir
durumdur. Bayrak bir milletin ortak değeri ve sembolüdür.
Kültür
de millet olmanın en önemli unsurlarının başında gelir, milli kültürün en
önemli ögesi de dildir. Yani; Türkçedir. Dilimizi en güzel ve doğru şekilde
kullanmak ve dilimize sahip çıkmak milliyetçiliğin en önemli unsurlarından
olup, milli kültüre de sahip çıkıp hizmet etmektir. Örf, adet, gelenek ve
ananelerimizi aslına uygun olarak yaşatmak da bu anlamda belirtilebilir.
Doğal
çevre; yaşanan alanın özellikleri ve değerleri ile birebir bağlantılı olup, kültürü
şekillendiren önemli bir unsurdur. Bu anlamda milliyetçi doğal çevresine de sahip çıkan kişidir.
Muhafazakârlık
ise; gerçek anlamda gericilik ve yobazlık olmayıp başta dil olmak üzere kültür
ve çevrenin muhafaza edilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasının
sağlanmasıdır.
Çok
özet bir şekilde bahsedilen bu kavramalara sahip olduğunu iddia edenlere
bakacak olursak; öncelikle siyaset bu kavramları sonuna kadar istismar etmekten
ve gerçek anlamından uzaklaştırmaktan bugüne kadar hiç çekinmemiştir. Milliyetçiliği referans alan bir siyasi parti
milliyetçiliği, slogan milliyetçiliği haline getirmiş ve bununla da yetinmeyip
halen iktidar olan bir partinin peşine takılarak yüce dinimizi de siyasette
istismar aracı olarak kullanma yolunu seçmiştir.
Sosyal
medya paylaşımlarında sürekli şehit haberleri nedeni ile ‘’Şehitler Ölmez, Vatan
Bölünmez, Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber ‘’ şeklinde veya tekbir getirerek
milliyetçi ve muhafazakâr olunduğunu zannetmektedir. Bu duruma lacivert takım
elbise, yumurta topuklu ayakkabı ve beyaz çorabı da ekleyebiliriz.
Ancak
bu kesimin yaşadığı ilde meydana gelen haksızlık, hukuksuzluk, ormanların yok
edilmesine yol açan mermer ve taş ocakları ve maden arama ruhsatları ile yok edilen
ormanlarımız, gelişigüzel ruhsat verilen HES’ler ile kaynağından uzaklaştırılan
çay ve derelerimiz, kirletilen akarsularımız, imara açılan sit alanları, tarım
alanları ve meralarımız hakkında herhangi bir söz ve tepkilerini görmemekteyiz.
Gerçek milliyetçi ve muhafazakâr bu haksızlık ve hukuksuzluk karşısında susmaz,
mücadele eder.
Devlet
kurumlarının isimlerinin başından T.C.’ler, okullarda okutulan Andımız kaldırıldığında buna şiddetle tepki verir
veya tepki verdiği bu olayları gerçekleştirenle ittifak yapılmasına asla gönlü
razı olmaz.
Muhafazakârlık asla birilerinin
değerlendirdiği gibi tutuculuk, gericilik ve yobazlık olarak anlaşılmamalıdır. Yöneticiliğini
yaptığım Antalya Barosu TSM Korosunda Meragalı Abdülkadir, Itri, Hammamizade
Dede’nin başlatıp sürdürdüğü klasik musikimizi icra etmek gericilik ve yobazlık
olmayıp aksine bir kültür değerimizin gelecek kuşaklara otantik hali ve otantik
sazları ile aktarılması çabasıdır.Bir anlamda bu kültürün aslının
korunmasıdır.Örnekleri çoğaltabiliriz.
Ezcümle,
milliyetçilik ve muhafazakârlık ülkemizde son derece yanlış anlaşılan ve yanlış
uygulanan kavramlar olup, milliyetçi muhafazakâr olan bir insanın çağdaş
değerlerle herhangi bir sorunu olmamalıdır.
Saygılarımla…