Antalya’nın Türkiye turizmindeki yeri  önemli. Bu önemli konum Antalya'ya önemli sorumluluklar da yüklüyor, diğer turistik şehirlerimize yüklediği gibi. Misafir memnuniyeti turizm sektöründe en önde gelen kıstas. Memnun edilemeyen bir tek konuk bile bugünün dijital dünyasında olumsuz bir tanıtım unsuru olabilir. Doğal olarak, mutlu edilen konukların etkisi de olumlu bir tanıtım unsuru olabilir.

Antalya ve diğer turizm merkezlerindeki otellerin büyük çoğunluğu “her şey dahil” sistemde konaklama hizmeti veriyor. Bu otellerin dışında konuklara hizmet sunan butik oteller ve villalar var. Butik oteller, samimi ve şık bir ortam sunmanın yanı sıra kişiselleştirilmiş hizmet ve deneyim sunuyor. Genellikle sakin ve doğa ile iç içe ortamlarda konumlanan butik oteller, kalabalıktan uzak bir ortamda dinlenmek ve tatil yapmak için tercih ediliyor. Villa turizm ise alternatif bir tatil seçeneği olarak ortaya çıkıyor. Kimi sahil ilçelerinde, tatilciler özel havuzlu, deniz ve doğa manzaralı lüks villalarda aileleri ve arkadaşlarıyla keyifli bir tatil geçiriyor. Her şey dahil sistemine karşı bazı eleştiriler mevcut. Özellikle yerel esnafın ve butik otel işletenlerin bu sistemden duydukları rahatsızlık dikkat çekiyor. Bu sistem öylesine yerleşti ki bu “her şey” in içerisine yeme, içme, alkollü içeceklerin yanı sıra geliş-dönüş uçuşları, havaalanı ve şehir içi transferler, çocuk bakımı, yoga-yüzme-tenis vb aktiviteler, spa & wellness, eğlence ve gittikçe genişleyen türlü çeşit hizmetler de dahil oldu.

Amacı dinlenmek ve kısa tatilinde sorun yaşamak istemeyen turistler için her şey dahil sistem harika bir uygulama. Her şey planlı, hazır, kaliteli ve güvenli. Üstelik turistin elinde “memnun olmadım, mağdur oldum” gibi güçlü bir de koz var.

Böyle bir sistemde alan da satan da çok mutlu. Ancak bu kare büyük fotoğrafın sadece bir bölümü. Fotoğrafın bütününe bakıldığında:

• Alan memnun, satan memnun ama tüketilen, kirletilen doğa ve çevre herkesin.

• Yerel esnaf, butik oteller vs. hoşnut değil.

• Muazzam ölçüde kaynak israfı var.

Çöpe giden el değmemiş en lüksünden yiyecekler-içecekler, hoyratça tüketilen enerji ve doğal kaynaklar. Bu sektöre yakın bir dostum dikkat çekti:

Her şey dahil lüks otellerde bir turist misafirin günlük tüketimleri (ortalama) :

▪ 1,5 ton su, 50 kilowatt elektrik

▪ 1,3 kilogram et (dana-kuzu-tavuk-balık)

▪ 4 kilogram sebze-meyve

▪ 0,7 litre alkollü içecek

▪ 5,2 litre alkolsüz içecek (su, soda, meşrubat)

Bu durumda “dünyanın düzeni bu, yapacak bir şey yok” denilebilir.

Ancak belki orta vadeli bir planlama ile her şey dahil sistem Belek, Kundu, Manavgat gibi bazı beldelerde uygulanmaya devam edilir ancak doğal güzellikleri nadide nitelik taşıyan yörelerde bu lüks ve israf sistemi aşama aşama kaldırılabilir.

Böylece;

• Doğal özellikleri nadide nitelikte olan yöreler daha az tahrip edilir, daha çok korunur.

• Yöre turizmi restoranları, kafeleri, eğlence yerleri, dükkanları ile çeşitlenir, renklenir.

• Amacı sadece yatıp dinlenmek olmayan, gezmeyi görmeyi seven turist kitlesi cezbedilir.

• Kazanç daha geniş kitleye, yerel esnafa, halka yayılır.

• Turist başına elde edilen gelir daha da yükseltilmiş olur.

 Bu yol haritasında tabii ki Turizm Bakanlığının, Turizm Birliklerinin, İşletmelerin, Belediyelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının eşgüdümlü ve kararlı yol almaları gerekir. Sadece karar almakla bugünden yarına bu değişim mümkün olmayabilir. Bu aktörlerin ortak iradeleri doğrultusunda;

Bu yörelerde görece daha yüksek fiyatlarla oda kahvaltı, yarım pansiyon konaklama hizmetleri teşvik edilmesi, mevzuat düzenlemeleri yapılması, şehir planlamalarında ve alt yapılarında varsa eksikliklerin giderilmesi, ulaşım ağlarının iyileştirilmesi, insan kaynakları için planlama ve çalışmalar yapılması, kalite sistemlerinin otellerden diğer işletmelere yaygınlaştırılması, kaliteye ve fiyatlara ilişkin denetim mekanizmalarının, yaptırımların güçlendirilmesi gerekebilecektir. Bizden söylemesi. Dinleyen olur mu bilemem.