"Turizm de fiyatlar otel kalitesine göre değil ülke kalitesine göre belirlenir. Ülke her açıdan yerlerde sürünürken yüksek enflasyon ve düşük kur nedeniyle otel fiyatları uçarsa zor turist gelir."
"Avrupa'da bırakın Portekiz ve İspanya'yı Fransa ve İtalya'nın Akdeniz kıyıları bizim mevcut fiyatlarımızdan daha ucuz yıllardır böyle. Avrupa'da yaşayan Türkler dahi tatillerini diğer Akdeniz ülkelerine kaydırıyorlar. İş otelle bitmiyor, araba kiralamaktan bir kadeh şarabın fiyatına kadar her şey toplam hesapta Türkiye’de 2-3 kat fazla ödemeye mal oluyor"
"Akdeniz çanağındaki ülkeler sıralamasında, yiyecek, içecek, yatak, içki, ulaşım fiyatlarında açık ara öndeyiz. Sen kurları sabitlersen onlar da gelmezler. Turistler uyandı Yunanistan'a gidiyorlar."
15-22 Nisan Turizm Haftası. Hafta ile ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımları araştırırken kimi yurttaşımızın yukarıdaki değerlendirmeleri dikkatimi çekti.
Hafta vesilesiyle, bazı siyasilerimizin, başta valilerimiz yerel yöneticilerimizin, turizmle ilgili sektör temsilcilerinin vs. ülkemizin turizm açısından önemini vurgulayan mesajları da sosyal medyada yer alıyordu.
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un mesajı da dikkat çekiciydi. Bakan, "Kültürel mirasın korunması, sürdürülebilir turizm politikalarının hayata geçirilmesi ve Türkiye'nin uluslararası alanda marka değerinin güçlendirilmesi amacıyla gerçekleştirdiğimiz 2024 yılında turizmde rekorlara imza attık. İnşallah 2025 yılında da kültürümüzü, eşsiz doğamızı, tarihi zenginliklerimizi ve misafirperverliğimizi dünyaya tanıtmaya Türkiye Yüzyılı hedefimiz doğrultusunda turizmde yeni rekorlara yürümeye devam edeceğiz." diyordu mesajında. Bakanın mesajı, yurttaşlarımızın paylaşımlarından çok farklıydı.
Öte yandan, Hafta nedeniyle turizmle ilgili STK'ların öncülüğünde toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarda, turizm sektörünün karşı karşıya bulunduğu sorunlar ve beklentiler masaya yatırıldı. Turizmde yaşanan gelişmeler, eksiklikler, artılar, turizmin çeşitlendirilmesi için yapılan ve yapılacak projeler ele alındı. Antalya havaalanının yükünün çok ağır olduğuna dikkat çekilerek "Ülkenin tüm noktalarında turizm yapılabilir hale getirilmeli. Bunun için yeni bir atılım ve planlama ile bütün şehirlere turizmi yaymalıyız" şeklinde öneriler dile getirildi.
Kartalkaya'daki yangın faciasının "turizmin 11 Eylül'ü" olduğu ifade edilerek, bundan sonra kimsenin insan sağlığı ile ilgili bir konuda tolerans göstermeyeceği vurgulandı. Otellerde yangın ve yangın güvenliği ile alakalı kapsamlı bir kanun olduğu hatırlatılarak, sorunun yasadan değil denetimlerden kaynaklandığı belirtildi. "Denetimlerin zamanında ve usulüne uygun şekilde yapılması elzem. Son dönemde denetimler arttı. Artan denetimler sonrasında mevzuata uymayan işletmeler için yaptırımlara başlandı." denildi. Ancak denetimlerin ağırlığına ilişkin orta ve küçük işletmelerden yakınmalar geliyor.. "Bu denetimler sonucu mühürlenen ve kapatılan küçük ve Orta Ölçekli Zincir otellerde şimdiden rekor kıyıldı. Şehir içinde bulunan Butik Otellerin, Zincir Otellerin Personel Lojmanına dönme sayısı keza şimdiden rekor kırdı. Satılık, kiralık ve devirlik otel sayısında muhtemelen rekor kıyılacak" denilerek, bu işletmelerin sorunları ile ilgilenilmesi isteniyor..
Bu yakınmalar önemsenmeli. Denetimler yapılırken yeni mağduriyetlere, sorunlara, sıkıntılara yol açılmamalı. İlgili kurumlarımız, işletmeler vs. arasında turizme ilişkin konularda ve sorunların çözümünde işbirliğine ve eşgüdüme önem verilmeli.
Unutmayalım. Türkiye, doğal ve kültürel zenginliği ile öne çıkan bir ülke. Bu değerlerin korunması ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması, ülkenin turizm potansiyelini maksimize etmek için hayati öneme haiz. Başta turizm ile ilgilenenler herkes bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmeli.