"Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sonraki Cumhurbaşkanını darbe yoluyla ekarte etmeye çalışanlara karşı dimdik ayaktayız. Biz bu darbeye teslim olmayız! Bu partiyi böldürtmeyiz, muhalefeti böldürtmeyiz. Hep beraber yürüyoruz,iktidar olacağız." Bu sözler CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e ait. CHP'nin 18 Şubat'taki Grup toplantısından. Sözler Grup'ta yoğun olarak alkışlandı. Özel'in sözleri Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığını ilanı anlamına geliyor. CHP kurultayını iptal etmek için uğraşların yoğunlaştığı, İmamoğlu'na toplam 25 yıl hapis cezası istendiği bir döneme rastlıyor. İmamoğlu aynı gün yaptığı bir konuşmada, aleyhinde açılan davaların arkasında AKP Başkanı Erdoğan'ın olduğunu ifade ile "Kendisini mertçe mindere , sandığa davet ediyorum. Kasımpaşalı gibi davransın, Bizans oyunlarıyla yargı aracılığıyla ayak oyunları yapmayı bıraksın" diyor. 2028'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri daha öne alınır mı ? Bu aşamada kestirmek güç. Ancak Cumhurbaşkanlığı yarışı fiilen başlamış gibi. Çetin, zorlu bir yarış olacağı görülüyor. Ekrem İmamoğlu yıllardır yargı kıskacı altında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını İmamoğlu’na teslim eden AKP, seçmenin bu tercihini bir türlü kabullenemedi. Yıllardır İmamoğlu’nu baskı altında tutmak için çaba harcıyor, planlar yapıyor. Ancak umut edilenin aksine bu çabalar, planlar sonuç vermiyor. Girişilen iş sonuç vermiyor. AKP’nin baskısı arttıkça İmamoğlu daha büyüyor. Cumhurbaşkanı adaylığına kendini hazırlıyor. Kampanya stratejisi üzerinde çalışıyor. Bu ortamda, “AKP, Cumhurbaşkanlığı yarışında İmamoğlu’nu görmek istemiyor, onu yarış dışına itmek için yargıyı alet ediyor. Ayrıca muhalefetteki dağınıklığı körüklüyor” kanaati kamuoyunda giderek yaygınlaşıyor. “Rakibini yargı marifetiyle saf dışı bırakmak isteyen parti” algısı giderek yerleşiyor.
AKP’nin başta CHP, muhalefeti baskı altında tutmak, yargı kıskacına almak için çok çaba harcadığı, planlar yaptığı ancak bu plan ve çabaların da ters teptiği görülüyor. CHP ve diğer muhalefet partileri daha güçleniyor. AKP sanki “kendi ayağına ateş ediyor.” Gelişmelerden pek ders almıyor, umursamıyor izlenimi veriyor. İzlenen politika sonucu partinin yıpranmasının, insanlarımız arasında gerginliğe yol açmasının yanı sıra, ülkemizin uluslararası görünümünü olumsuz etkilediği, dışarıdan gelebilecek yatırımları cesaretsizlendirdiği dikkate alınmıyor sanki. Yargının kimi kararlarının AKP’ye fatura edildiğini AKP kurmayları göz ardı etmemeli. Ekonomik krizin baskısı altındaki toplumun önemli bir kesiminin CHP belediyelerine, parti başkanlarına, gazetecilere, sanatçılara yapılan yargısal baskıları vs. AKP’ye fatura ettiği unutulmamalı. Bu tür politikaların AKP’ye yararı ve zararı iyi değerlendirilmeli. Toplumda giderek artan kaygı ve endişeler serinkanlılıkla analiz edilmeli. Uzun vadeli bir bakış açısıyla AKP'nin politikaları masaya yatırılmalı, gözden geçirilmeli. Bir yerlerde yanlış yapılıp yapılmadığı sorgulanmalı. İzlenen politikaya yönelik eleştiriler zaman zaman AKP'nin geçmişteki ağır toplarından da gelmekte. Örneğin eski TBMM Başkanı Bülent Arınç geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, AKP iktidarının programı ve AB Kopenhag kriterlerini dikkate alarak geçmiş yıllarda önemli adımlar atıldığını anımsatarak "ifade özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalara gidildiğini ve bunun da toplumda rahatsızlık yarattığını düşünüyorum. Eleştiri hakkı hakaret, bühtan ve tahkir içermediği müddetçe müdahale edilemez olmalıdır. Siyasetçiler herkesten çok eleştiriye açık ve tahammülü olmalıdır,eleştiri ne kadar ağır olursa olsun, bütün bunları kabullenmeli ve bundan istifade etme yolunu seçmelidir." diyor. Arınç'ın bu açıklaması başta, seslendirilen kaygılar, uyarıları AKP kurmayları etraflıca değerlendirmeli. Bu değerlendirmeler partinin geleceği göz önünde tutularak öz eleştirel açıdan yapılmalı. Çok partili demokratik düzene geçildiği yıllardan itibaren siyaseten yaşananlar anımsanmalı. Arzu edilen sonuçlara varmak için gündemdeki konular ve gelişmeler üzerinde enine boyuna düşünülmeli. Öte yandan, muhalefet partileri Erdoğan'ın mevzuata göre cumhurbaşkanı adayı olamayacağını ısrarla belirtiyorlar. AKP Başkanı’nın ileri yaşı ve sağlık durumu da ileriki yıllarda partinin karşısına bir sorun olarak çıkabileceği ifade ediliyor. Sağlığının ve yaşının “Tek Adam Sistemi”nin getirdiği onca yükü ileriki yıllarda nasıl taşıyabileceğini kimse hesap etmiyor.
İleri yaşta siyasetin doğru olup olmadığı, başta ABD demokratik ülkelerde tartışılıyor. Türkiye'de böyle bir konu gündemde değil. AKP’nin, Erdoğan’ın tekrar aday olmasını önünü açacak formüllerin arayışında olduğu görülüyor. AKP, kamuoyu önünde tek bu konuya odaklanıyor. Ancak kapalı kapıların ardında, Erdoğan’ın tekrar aday olması olasılığı ön planda tutularak, alternatif olası adayların araştırıldığı, tartışıldığı ihtimal dışı değil. Keza, Erdoğan'ın aday olup seçimi kaybetmesi ihtimali de tartışılıyor olabilir. AKP, demokratik alışkanlıkları olan CHP gibi her konunun ulu orta, açıkta tartışıldığı, her kafadan bir sesin yükseldiği bir parti olmadığından “Tek Adam”ın hakim olduğu parti içinde kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor bilmiyoruz. Çeyrek asırlık yaşamında AKP içinde siyasette başarılı isimlere rastlandı. Bugün, deneyimli, donanımlı siyasetçiler partinin karar mekanizmalarının uzağındalar. Son yıllarda partide daha ziyade genç isimler dikkat çekiyor. Önümüzdeki süreçte bu genç isimlerin partide etkin olabilecekleri akla geliyor. Bu itibarla, olası alternatif aday aranırken demokrasiye, değişime önem veren yeniliklere açık, vizyona sahip, kitlelerle kolay iletişim kurabilen, herkesi kucaklayıcı, etik ilkeleri benimseyen bir kişinin alternatif aday olarak araştırılması isabetli olur. Alternatif aday arayışında,” Tek Adam”ın hakim olduğu partilerin yaşadıkları sorunların, sıkıntıların yaşanabileceği göz ardı edilmemeli. Bu koşullarda nasıl hareket edileceği AKP’nin önündeki en büyük sorunlardan biri. Önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın desteği ile olası alternatif adayların önleri açılmaya başlanabilir. .Kapalı kapılar ardından bu yönde değerlendirmeler yapıldığı kulislerde konuşuluyor. Kısacası, geniş kitlerinin gönlüne taht kuran, ülkenin yönetimine çeyrek asra yakın hakim olan AKP, post-Erdoğan dönemine bir an evvel hazırlanmaya başlamalı. AKP’liler, partilerinin geleceğine stratejik bakış açısıyla bakmalılar. Ufkun ötesini, dağın ardını görmeye çalışmalılar.