24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının üzerinden 45 yıl geçti. Ocak 1980- Eylül 1980 arasında uygulanamayan kararlar 12 Eylül askeri darbesiyle uygulamaya sokuldu ve Türkiye sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi, toplumsal ve kültürel açılardan köklü olarak dönüştürüldü.

Gelin biraz bu tarihin neden bu kadar önemli olduğunu bugünkü köşemizde irdeleyelim… Türkiye ekonomisinin kırılma noktası yani Cumhuriyet tarihin en radikal ekonomi hamlesi 24 Ocak kararlarıdır. Bundan tam kırk beş yıl önce, 1980 12 Eylül askeri darbesi öncesinde Türkiye’nin ekonomik hayatı için milat sayılan 24 Ocak “İstikrar Kararları” hayata geçirilmişti.

24 Ocak kararları Türkiye ekonomisinin kabuk değiştirmesi anlamında çok önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Türkiye ekonomisine getirdiği yenilikler ve açılımlarla 24 Ocak kararları Türkiye’nin kapitalistleşme ve liberal ekonomiye geçiş sürecinde bir kırılma noktası olarak çok önemli bir yer tutar. Yani kısaca diyebiliriz ki o tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı…

Demirel ve Özal…

1980 yılı başında bir azınlık hükümeti kuran Süleyman Demirel, Turgut Özal’ı tam yetki ile donatarak ekonomi yönetiminin başına getirmiş, Özal’da kurduğu ekiple 24 Ocak Kararları diye bilinen istikrar paketini hazırlamıştı. Bu kararlardan sonra Türkiye’nin ekonomi anlayışı, yeni bir anlayışla, “piyasa ekonomisi”yle hayat bulmuştu.24 Ocak kararlarıyla birlikte ekonomi serbest piyasa anlayışıyla kapitalist dünyaya entegre edilmeye çalışılırken, kar maksimizasyonu ve rekabetçi fiyat politikaları üzerine yeni bir ekonomi anlayışı dizayn edildi.

Özel Sektör…

24 Ocak kararlarından sonra; Türkiye o güne kadar uyguladığı dışa kapalı devletçi politikalardan vazgeçti. Özel sektörün ve girişimciliğin önü açılmaya çalışıldı. Bu kararlarla devletin ekonomideki payının küçültülmesi amaçlanarak, süregelen “Devletçilik Politikası” sınırlandırıldı. Yabancı sermaye girişinin kolaylaştırılması ve yabancı sermaye yönelik teşvik edici uygulamalar hayata geçirildi.

24 Ocak istikrar programı aslında IMF destekli bir programdı. Program ilke olarak faizlerin yükseltilmesi, sıkı para ve maliye politikaları, emek ücretlerinin baskı altında tutulması, kamu mallarına zam yapılması, kamumun piyasadan çekilerek özel sektörün önünün açılması gibi görünürde güzel olan pek çok paketi içeriyordu.

Peki Ya Zararları!

Kararların uzun vadeli olumsuz sosyo-ekonomik etkileri olduğu da unutulmamalı. Bu kararlarla; yurtiçinde tasarruf ve sermaye miktarını artırmak adına, sermaye belli ellerde yoğunlaştırıldı. Yüksek reel faizle yıllarca beslenen sermaye grupları, sermayelerini üretmeden devletin (halkın) sırtından faizle büyüttüler. Türkiye’deki gelir dağılımın bozulmasında en fazla etkiyi, 1980 sonrası uygulanan ekonomi politikaları neden oldu da demek yanlış olmaz sevgili okurlar. 24 Ocak kararlarıyla başlayan ihracata dayalı kalkınma stratejisi modeli ve yüksek faiz politikalarının bir sonucu olarak; ücretler ve ücretlileri baskı altına almıştır. Baskı altındaki ücretler, gelir dağılımından ve servetten alınan payı ücretliler aleyhine bozmuştur.

Kıssadan hisse; Türkiye ekonomisi 24 Ocak kararlarıyla serbest piyasa ekonomisine adım atarken, devletin hazinesi de uzun yıllarca kendi doğurduğu bu piyasaya mahkûm olmuş ve gelir dağılımını bozucu şekilde faizle beslenen bir sermaye grubu oluşturdu. Ekonomide yaşanan rant mantığı toplumsal gelir uçurumunu büyüttü ve baktığımız zaman da halen o uçurum kat be kat artarak devam etmekte, gelin gerisini siz düşünün iyi mi oldu kötü mü oldu diye…