Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), 2025 yılı faaliyet programı kapsamında düzenlediği ikinci kahvaltılı toplantısını 16 Nisan 2025 Çarşamba günü Akra Otel’de gerçekleştirdi. Toplantının konuğu, Tıbbi Onkoloji Uzmanı ve Memorial–Medstar Onkoloji Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan oldu. “Kendimi ve Ailemi Kanserden ve Kronik Hastalıklardan Nasıl Korurum?” başlıklı sunumda konuşan Özdoğan, yaşam süresini uzatmaktan ziyade erken ölümleri önlemeye çalıştıklarını vurguladı.
Özdoğan; “Biz yaşam süresini uzatmakla değil, ölümleri önlemeye çalışmakla mücadele ederiz”
Prof. Dr. Özdoğan konuşmasında, sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini tehdit eden temel unsurlardan biri olarak artan sağlık harcamalarına dikkat çekti. “Bilinçli ve sağlıklı yaşam kurallarına uyan bir toplumda sağlık harcamaları %70 oranında azalabiliyor” diyen Özdoğan, “Bizlerden beklenen şey yaşam süresini uzatmak gibi algılanıyor. Ancak bu yanlış bir beklenti. Biz yaşam süresini uzatmıyoruz; erken ölümle mücadele ediyoruz,” diyen Özdoğan, genetik yapının insan ömrünü zaten belirli bir seviyede sınırladığını, önemli olanın bu sınır içinde sağlıklı yaşamak olduğunu ifade etti. Doğru yaşam seçimlerinin %40 oranında etkili olduğunu, genetik faktörlerin ise sadece %20 etkisi bulunduğunu belirten Özdoğan, sosyal ve çevresel faktörlerin de diğer %20’lik kısmı oluşturduğunu söyledi. “Bu nedenle yaşam seçimleri çok önemli. Küçük değişiklikler hayatın gidişatını kökten etkileyebilir” dedi.
Özdoğan; “Bindiğiniz araçlardan çok daha kıymetlisiniz”
Sağlığa verilen önemin bireysel düzeyde düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özdoğan, “Arabamızın bakımını geciktirmiyoruz ama kendi bedenimize aynı özeni göstermiyoruz. Oysa bindiğiniz araçtan çok daha kıymetlisiniz” diyerek yaşam tarzı hatalarının, kalp krizi ve kanser gibi ölümcül sonuçlara yol açabileceğini vurguladı.
Özdoğan; “Ciddi bir bilinçlenmeye ihtiyacımız var”
Prof. Dr. Özdoğan, Japonya, İsveç, Nijerya ve Türkiye gibi ülkelerdeki istatistikleri karşılaştırarak, kanser ve kalp hastalıklarındaki ölüm oranlarının toplum bilinciyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurguladı. Özdoğan; “Japonya’ya baktığımızda kalp krizinden ölüm oranları %10-20 arasında. İsveç’te %20-30, Nijerya gibi geri kalmış bir ülkede %70-100 görülüyor. Türkiye’de ise %50-70 arasında. Hepsinin önündeyiz. Obeziteye baktığımızda Japonya’da %4,5 iken Türkiye’de %37. Sonra Akşam sabah gıda endüstrisinin beslediği, obez insanların yaşadığı Amerika var. Tütün kullanımında Türkiye %28 oranında. Kanser sıklığına baktığımızda düşündüğümüz gibi kanser bizde Avrupa ülkelerinden daha fazla değil. Ama başka bir problem var: Bilinçsizlik” dedi ve kanser, kalp damar hastalıkları, diyabet gibi ölümcül hastalıklardan korunmak için bireylerin bilinçli yaşam tercihlerine yönelmesi gerektiğini vurguladı. “Japonya çok bilinçli. Neden kanser olduklarını biliyorlar. Gıda tüketimine dikkat ediyorlar. Mide ve yutak borusu için endoskopik kontroller yaptırıyorlar. Hastalık çok erken dönemde saptanıyor. Kanser ölümlerini belirli oranda azaltmış durumdalar. Bu tabloya göre ciddi bir bilinçlenmeye ihtiyacımız var”
Özdoğan; “İşlenmiş gıda tüketimi, bazı kanser türlerinde ciddi artışa sebep oldu”
Hazır ve işlenmiş gıdaların erken yaşta tüketilmesinin kanser vakalarını artırdığını belirten Özdoğan, özellikle bağırsak kanserinin genç yaşlara kadar düştüğüne dikkat çekerek; “Bazı kanser türlerinde ciddi artış var. 22 yaşına kadar düştü. Çünkü artık hazır gıdalar tüketiyoruz. Mamalar, sosisler, salamlar… İşlenmiş gıdalara çok erken yaşlardan itibaren o kadar çok maruz kalıyoruz ki, bağırsak kanseri son zamanlarda en çok karşılaştığımız kanser türü oldu. Tüm kanserlerin %65’i 65 yaşından sonra ortaya çıkar. Bu durumda 40’lı yaşlardan sonra mutlaka kardiyolojik check-uplara dikkat etmemiz gerekiyor. Daha sonra da kanserle ilgili taramalarımızı yaptırmamız gerekiyor. Çok önemli konulardan bir diğeri soyağacı. Taramalarda tüm genomunuzun sekanslarına bakıp hastalık yatkınlıklarınıza bakabiliyoruz. Soy ağacınız bize hangi hastalıklara yatkın olduğunuzu ve riskleri gösteriyor” dedi.
Özdoğan; “Sosyallik yaşam sürenizi uzatan en önemli faktörlerden biri”
Konuşmasında ruh sağlığının da fiziksel sağlık kadar önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özdoğan, sağlıklı bir yaşam için stres yönetimi, kaliteli uyku ve sosyal ilişkilerin güçlendirilmesinin hayati olduğunu kaydederek; “Biz daha çok fiziksel sağlığın üzerinde dursak da ruh sağlığı da oldukça önemli. Anksiyete ve depresyonu olanlar 6 yıl daha az yaşıyorlar. Ölçmediğimiz şeyleri yönetemeyiz. Ölçtüğümüz şeyleri daha iyi manipüle edebilir daha iyi yönetiriz. Örneğin anksiyete, stres, uyku problemi, cinsel doyum bunları ölçebiliriz. Son zamanlarda en çok bozulan kalitelerden biri uyku kalitesi. Neden bozuldu? Çünkü Netflix var. Sosyal medya var. Sürekli video izliyoruz. Gece 24-06 arasındaki sağlıklı uykuyu çok azımız yaşamaya başladık. Uyku bozukluğu doğrudan sağ kalımla ilişkili” şeklinde konuştu.
Özdoğan; “Bir insanın yaşam memnuniyeti düşükse 8 yıl az yaşıyor”
Yaşam kalitesi ve memnuniyetinin insan ömrüne olan etkilerine dikkat çeken Özdoğan, bu faktörlerin sağlık taramaları ile ölçülmesi gerektiğini ve bu amaçla sağlıklı yaşam polikliniği kurduklarını ifade etti. Özdoğan; “Yaşam memnuniyetinin kırılımları nelerdir? Çalıştığınız iş yerinizde memnun olmayabilir siniz. Evliliğinizden memnun olmayabilirsiniz. Kadınlarda evlilik memnuniyetsizliğinde yaşam sürelerinde bir değişiklik olmuyor fakat bir erkekte evlilik memnuniyetsizliği var ise 7 yıl daha az yaşıyor. Çünkü kadınlar erkeklere göre daha sosyal. Dolayısıyla tüm bunlar check-uplarla ölçülebilir değerler ve ölçülmeli. Bunun için bir model geliştirdik. Sağlıklı yaşam polikliniği açtık. Tüm bu ölçümleri yapmaya başladık. Şimdi İstanbul’da kurulacak hastanede ilk defa Türkiye’de kronik hastalıkları erken tanı ve önleme merkezi açıyoruz. En fazla ölüme neden olan hastalıklar olan; kanser, kalp damar hastalıkları, demans, diyabet ve obezite ölçümleri yapılacak. Kadınlarda rahim ağzı kanserine neden olduğunu bildiğimiz hpv virüsü ile mücadelede mutlaka aşı olmalısınız. Çünkü aslında hpv’nin çok sayıda kansere neden olduğunu öğrendik. 9-10 yaşından itibaren bu aşıyı olmak oldukça elzem” dedi.
Özdoğan; “Kanser kurtulabileceğimiz bir hastalık değil”
Kanserin tek bir hastalık olmadığını, çok sayıda alt türü bulunduğunu belirten Prof. Dr. Özdoğan, erken teşhisin önemini bir kez daha vurguladı. Kanserin tek bir hastalık değil, çok sayıda alt türe sahip karmaşık bir hastalık grubu olduğunu hatırlatan Özdoğan, son 15 yılda önemli ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, kanserin tamamen yok edilebilecek bir hastalık olmadığını belirtti. Özdoğan; “Ne oluyor da kanser oluyoruz? Bunu anlamak çok önemli. Vücudumuzda üç ana grup gen bulunur: DNA tamir genleri, Kanser yapıcı (onkogen) ve hücre büyümesini uyaran genler. Normalde bir hücre dengesiz bir şekilde büyümeye başladığında, vücut bu hücreye “ölüm” emri verir. Ancak yaş ilerledikçe, özellikle DNA tamir genlerinin etkinliği azalır. Bu durum, hücrelerde biriken hataların düzeltilmemesine ve kanser riskinin artmasına yol açar. Her ne kadar kanseri tedavi etmede ilerleme kaydedilse de temel bir gerçek değişmiyor: Kanser, insan ölümlerinin başlıca nedenlerinden biri olmaya devam edecek. Bugün dünyada yaklaşık 20 milyon kişiye kanser teşhisi konulurken, bu sayının 2050 sonrası 30-40 milyona ulaşması bekleniyor. Tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelere rağmen, kanserin görülme sıklığı artacak; azalmayacak ya da tamamen ortadan kalkmayacak. Bu nedenle bize düşen en önemli görev, bu hastalığı tanımak, önlemek ve gerekirse onunla yaşamayı öğrenmek olacaktır. Sağlığımız büyük ölçüde yaşam tarzımıza, özellikle de beslenme alışkanlıklarımıza bağlıdır. Çocukluktan itibaren vücudumuza aldığımız zararlı maddeler zamanla hücrelerimizde mutasyonlara yol açarak kanser gelişimine neden olabilir. Dolayısıyla, kanserojen maddelere maruz kalma oranı arttıkça, kanser riski de doğru orantılı olarak artar” diyerek beslenme alışkanlıklarının önemine dikkat çekti.