15.5 milyonla halkın Cumhurbaşkanı adayı olan tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun geçtiğimiz hafta Silivri Kampüsü’nde yapılan duruşmasına katıldım. Maalesef nasıl İmamoğlu için zor bir duruşma olduysa yurttaş için de basın için de zor bir duruşmaydı. Ama tarihi anlara şahitlik etmek önemliydi…

Silivri Açık Ceza Yerleşkesi 2 No’lu Duruşma Salonu’nda 11 Nisan 2025’te yapılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek davasının duruşmasında Ekrem İmamoğlu, “Türkiye'deki siyasi atmosferin yarattığı bu ortamda, burada yargılanmış olmak veya Silivri Kampüsü'nde yargılanmış olmak, bu davada Silivri Kampüsü'nde ifade veriyor olmak, elbette üzücüdür. Ama benim için, açıkçası milletimin huzurunda konuşmanın ferahlığı ve rahatlığı içinde olduğumun da hepiniz tarafından bilinmesini isterim” dedi…

“Ben, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum andan itibaren, şehri yönetirken, kanala, yalana, talana ve aynı zamanda ranta ve birçok millet aleyhine olan her hususa karşı durduğum için, ben bugün buradayım. Ve bunu hiçbir zaman vazgeçmeden savunduğum için bugün buradayım” diye de devam etti…

Sonra da “…bu ülkede, bu topraklarda, öyle bir avuç insanın istediği değil, milletin dediği olur. Millet büyüktür. Ve bu milletin büyüklüğünden de hiç kimse zerre kadar şüphe etmesin. Ben etmiyorum. Edenlerin aklına şaşarım” dedi…

“Tehdit mi? Hadi oradan! Ne tehdidi? Kimi tehdit ettim? Ben hayatımda kavga etmedim, onu söyleyeyim. Ne dayak attım ne de dayak yedim” sözleriyle de mesnetsiz olduğunu ima ettiği iddialara cevap verdi…

Cesur ve kendine güvenen bir duruşla savunmasını yapan İmamoğlu’nun savunması sonrasında duruşma 16 Haziran 2025’e ertelendi…

Şimdi gelelim aynı güne üç dava konulmasına ve halk üç duruşma için bölünmüş olmasına rağmen on binlerin Silivri’ye akmasına…

Şehrin dört bir yanından hatta benim gibi farklı illerden gelen halk Silivri Kampüsü’ne kilometrece kala bariyerlerle engellense de dayanışma için saatlerce yolculuk yapıp saatlerce orada bekledi…

Başkanlarını, Cumhurbaşkanı adaylarını yanında isteyen halk, haksız olduğunu belirttikleri tutuklamalara tepkiliydi…

Bir gazeteci olarak ilk kez adliye dışında cezaevi kampüsünde duruşma salonuna bile giremeden, telefonları emanete bırakarak, basın odasında televizyon ekranından jandarma eşliğinde duruşma izledim…

Kampüste çok sayıda milletvekili ve İmamoğlu’na destek için orada bulunurken kampüse yaklaştırılamayan halkın tepkisi gelecek duruşmaya da her ne olursa geleceklerini beyan etmek oldu…

Şu günlerde dünyanın izlediği Türkiye’de yaşananları haber yapmak da bu tablonun içinde olmak da herkes için ağır…

Ama adalet herkese lazım…

Demokrasinin olduğu ortamlarda demokratik hakların kullanılması suç olmamalı…

Görevlerini yapmaya çalışan gazetecilere de gereken ortam hazırlanmalı ve engelleme olmamalıdır…

Barikatı aşıp kilometrelerce yürüyerek vardığım Silivri deneyiminin bir daha yaşanmamasını diliyorum…