Henry Huxley diyor ki: “Siz görmezden gelseniz de, gerçekler var olmayı sürdürürler.“

Gerçek şu ki;

_ Muhalefet olarak ağır bir yenilgi aldınız!

_ Üstelik bu ilk yenilginiz de değildi! Ve böyle giderse sonuncu da olmayacak! Buna rağmen oturup “nerde hata yaptık?” sorusunu sormak yerine, yenilgiyi bile “başarılı” olarak algılıyorsunuz. Bir zamanlar uzun süre milli futbol takımımızın teknik direktörlüğünü yapmış, Coşkun Özarı vardı. Takım yenildiği zaman; “şerefli bir yenilgi” derdi. Sizinki de o hesap!

_ Sandıkları koruyacağınızı kesin bir dille söylediğiniz halde, hala görevli koymadığınız sandıklar olduğu ortaya çıktı! Yerel seçimlerde halkı nasıl ikna edeceksiniz, sandıklara sahip çıkılacağına?

_ İçine sinse de sinmese de verdiğiniz her karara, destek çıkan sadık seçmenleriniz, hani şu tıpış tıpış oy verenler; bundan böyle, vicdanlarında tartmadan, aldığınız kararlara, aynı sadakatle oy verirler mi sanıyorsunuz?

_ Mevlana gibi; “Kim olursan ol, gel” dediğiniz ve çoğu kez parti ideolojisine uzak insanları topladığınız partinin, Atatürk’ün kurduğu parti olduğunu ve onun ilkelerini yaşatması gerektiğini unuttunuz! Partiye yıllarını, emeğini ve gönlünü vermiş insanları küstürdünüz. Parti adeta “Yolgeçen hanına” döndü!

Gerçek şu ki;

Parti içi demokrasinin işlemediği bir partinin, hem de ülkeyi kuran bir partinin, başkalarında eleştirdiği her şeyden, uzak durması ve bu konuda ilkeli olması gerekir! Karar mekanizması, partinin her kademesinin katılımı ve seçmenin genel temayülüne uygun olarak işletilmelidir. Seçmen vatandaşlarla, seçimden seçime değil, her zaman iletişim halinde olunmalıdır. Her yerde, her mahallede kendini göstermeyen, varlığını hissettirmeyen hiçbir parti, insanların güvenini ve teveccühünü kazanamaz.

Aslına bakarsanız;

“Hayaller ve gerçekler yarışır. Hayaller hep önden gider; ama her zaman gerçekler kazanır“ der Oscar Wilde. Doğrudur, çünkü;

Hayallerin gerçek olması için, uzun vadeli, planlı ve programlı çalışmak şarttır. Gerçek şu ki; bunu yapmadınız!

Ama İnsanoğlu gerçekler konusunda da tuhaftır;

“Hoşumuza giden yalanları avuç dolusu yutarız da, acı gerçekleri yudum yudum içeriz” diyen Diderot, bu yüzden haklıdır.

Pek çok insan, yalanlara inanıp, gerçeğe inanmaz. Fakat bu konuda bir de Al Kersha’nın sözlerine kulak verin derim. O diyor ki; “İnanıp inanmamanız, gerçeği değiştirmez.”