İnsanın başına ne gelirse, orantısız egosu ve kibirinden geliyor! Tabii sonuçları sadece kendine zarar verse, bir diyeceğimiz olmaz. Ama bu tür insanlar, kararlarıyla, başka insanlara da zarar veriyorsa, o zaman tehlikeli oluyorlar! O yüzden de onları iyi tanıyıp, teşhis etmekte fayda var!

 

Onlara herhangi bir kurum, kuruluş ya da devlet yönetiminde etkin görevler ve yetkiler verildiğinde; kolayca kontrolden çıkıp, yalnız kendilerinin değil, başka insanların da felaketine yol açabiliyorlar! Tarih, bunun örnekleriyle dolu! Hatta günümüzde yaşanan acılar ve felaketler de, onların yüzünden “Tarih tekerrürden ibarettir!” sözünü doğrular nitelikte!

 

Onların özelliklerini bilmek ve tedbirli olmakta sayısız fayda var. Bakın bu konuda Tolstoy ne demiş: “Kibir ve inat, bir kişinin kendini önce mükemmel görmesini, sonra da sonunu oluşturur.”

 

Kibirli ve yüksek egolu insanların çoğu, “cahil cesareti”ne sahiptir. Kimseye danışmayı sevmezler! Uyarı ve eleştiriye ise hiç katlanamazlar! Anlayacağınız; her şeyin doğrusunu kendilerinin bildiklerini düşünürler! “Küçük dağları ben yarattım!” edasıyla dolaşırlar aramızda!

 

“Kibirli insanlar başarıya sırtlarını dayadı mı, öğle vakti üstüne bastığı gölgeyi bile küçük görür” der William Shakespeare.

 

Egosu (ben duygusu) tavan yapmış insanların cehaletini en güzel anlatansa;

 

“Ne kadar çok bilgi, o kadar düşük ego, ne kadar az bilgi, o kadar yüksek ego” diyen Albert Einstein’dir.

 

Orantısız ego ve kibire sahip insanların en acınası durumları ise;

 

“Bilmediklerini bilmemeleridir!” Belki bu sorunları yüzünden, kendilerine çeki düzen verme, haddini bilme şansları hiç yoktur!

 

“Boş insanlar kendilerine çok önem verirler,

mükemmeller güvensizdir,

kusurlu insan küstahtır,

İyi insanlar ise ürkektir.”

 

Der Goethe, yaptığı insan karakterleri tahlilinde. Ona katılmamak mümkün değil. Ama insan düşünmeden de edemiyor; Mükemmeller özgüvenli, iyi insanlar daha cesur ve yönetenler de hep bu tür insanlardan olsaydı, dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı?