Ortadoğu coğrafyasında, Müslüman devletler arasında tek huzurlu ülke bizdik. Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, halkın kendi kendine idaresi anlamına gelen Cumhuriyet’in ilanı ve devrim yasalarının kabulü ile adım adım demokratikleşmiş ve adeta aydınlanma çağını yaşamıştır…
İşte 3 Mart 1924, Devrim Yasaları’nın kabulü…
Bundan tam 98 yıl önce Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve 53 arkadaşı halifeliğin kaldırılması ile Osmanoğulları soyundan olanların Türkiye dışına çıkarılmasını teklif etti…
Siirt Milletvekili Halil Hulki Efendi ve 57 arkadaşı, Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Genelkurmay Başkanlığı’nın kaldırılmasını…
Saruhan (Manisa) Milletvekili Vasıf Çınar ve 57 arkadaşı da Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu…
Bu devrim yasaları ile İslami coğrafyanın parlayan yıldızı olan demokratik, laik, bağımsız, hukuk devleti ortaya çıkmıştır…
Ama karşı devrim hiç durmamıştır…
O gün bu devrim yasalarına karşı onca entrika çeviren zihniyet durmadan saldırılarını sürdürmüştür. Ve bugün gelinen noktada devrim yasaları alt üst edilmek istenmiştir…
Hukuk devleti, siyasi baskılarla yaralanmıştır…
Laiklik, saldırı altındadır. Kutsal ve özel alan din üzerinden siyaset yapılmaktadır…
Bireyin inançları istismar edilirken, atılan yanlış adımlarla din karşıtlığı da yükselmektedir…
Bilimsel eğitimden dinsel eğitime doğru kayış toplumu rahatsız etmektedir…
Hiçbir bilimsel gerçekliği olamayan şura kararlarıyla dini eğitimin kreş yaşına inmesi ortaçağ karanlığına gidiş demektir…
Eğitimin, cemaat ve tarikat gruplarına bırakılması kabul edilemezken atılan adımlar korkutucudur…
Çeşitli protokollerle tarikat, cemaat ilişkileriyle yükselen vakıf ve dernekler okullarda proje altında eğitim vermektedir…
Kısaca dün gelişmemizi sağlayan Devrim Yasaları’na sahip çıkmamız gerekiyor. Yeniden aydınlanmak ancak buna bağlı…
Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş uygarlık hedefine yalpalamadan yürümelidir…
Sapmadan yürümelidir…
İki ileri, bir geri olmaz…
Hepimizin görevi devrimlerimize ve Cumhuriyetimize sahip çıkmak…