Yaşam boyu taşıdığımız ne çok yükümüz var bizim! Kimimiz, omuzlarını çökertir, bu yükleri taşımak uğruna, kimimize de ağır gelir yükleri, yaşamdan vazgeçer. İnsanoğlu bir garip varlık, hangi yükü kaldırıp, hangisini kaldıramadığını anlayamıyoruz. Kimi çok güçlü çıkıyor, direniyor hayatın yüklerine , kimisi de çabucak pes ediyor.
“ Taşıdığınız en ağır yükler, kafanızdaki düşüncelerdir. Onlardan kurtulun!”diyor Prof. Erkan Topuz. ( Artık nasıl olacaksa…)
Mevlana ise başka bir yükümüzden söz ediyor:
“ Ey can; kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur. Beden çok yük kaldırır; ama gönül, her sözü kaldıramaz.” Diyor.
“ Uğruna fedakarlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme.” Diyor Mevlana gönül yükünden de söz edip…
Kiminin yüreğindeki umutsuz sevgidir yük; kiminin hayalleridir ağır gelen yükü. Kimi yalnızlığının yükünü taşır güçsüz omuzlarında, kimi hiç bitmeyen kederini…Kimisi de hayata küsmüştür ve artık can bedene yük olur onun nazarında…
“ Bir çocuk için en ağır yük; ebeveynlerinin yaşayamadıkları hayatlardır.” Diyor Carl Jung’ da…
İnsan kimi zaman, vicdanın da taşır yükünü, kimi zaman kafasında, kimi zaman yüreğinde, kimi zaman da omuzlarında ve sırtında…
“ Hafızamızın, biz yaşlandıkça fazla yük taşımak istemeyen huysuz bir yük hayvanı gibi attığı ağırlıklar, en sevmediği yükler midir, en ağırları mı, yoksa en kolay düşenler mi?”
Diye soran yazar Orhan Pamuk; sizde de aynı merakı uyandırmadı mı?
Sahi hafızamız önce neyi siliyor yüklerinden?
Kimsenin taşımak istemediği türden yükler de var tabii. Mesela Diderot yüzyıllar öncesinde söylemiş bunu:
“ Minnet ağır bir yüktür. Kimse taşımak istemez.”
Anlayacağınız herkes kendi yükünü, kendi taşımalı. Kendini de başkasına yük etmemeli. Çünkü en ağır yük, insandır insana…O yüzden:
“ Tek isteğim, kimseye yük olmadan yaşayıp gitmek.” Diyen John Steinbeck ‘ e bütün kalbimle katılıyorum…