Şiddet kültürü ile yaşamaya alıştırılıyoruz! Şiddet artık sadece, evde, okulda, sokakta değil, şimdi de “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanıyor!¨
Ülke sorunlarının özgürce konuşulup, tartışılması gereken bir yerde, konuşmalar, görüşler şiddet uygulanarak, hakaret edilerek (ki; bu da bir şiddettir) engellenmeye çalışılıyor!
Dahası bu şiddet, neredeyse, cana kast edecek boyutlarda ve herkesin, bütün toplumun gözü önünde, alenen uygulanıyor!
Son derece utanç duyulacak bu tür davranışları, hem de bu kadar pervasızca, milletin meclisinde yapabilme cesareti gösterenlerin, cana kast edenlerin, kan akıtanların, o gazi mecliste nasıl yer bulduklarını merak ediyor insan!
(Sinirlerinize hâkim olamıyorsanız, siyaset yapmayın!) Sokaktaki şiddeti de destekler nitelikteki bu davranışların, mecliste yapılması, sadece şiddete eğilimi olanları daha da güçlendirir!
Cezasızlık, pervasızlığı da arttırır!
“Şiddet, yetersiz kimsenin son barınağıdır” diyor İsaac Asimov…
“Şiddet kültürü, ahlak seviyesi düşük insanlara her zaman çekici gelmiştir” diyor Albert Einstein…
Bizim şiddete, özellikle kadına şiddete çare bulun dediğimiz mecliste, sadece erkeklerin değil, bir kadın milletvekilinin de kanı aktı.
Şiddete meclis çatısı altında bile uğrayan kadın ve erkekler, bu şiddet kültürünü nasıl engelleyebilecekler?
Peki ya sokaktaki kadın, erkek ve çocukları, bu şiddet sarmalından nasıl koruyacağız?
Katılmadığınız fikirlere, ancak kendi fikrinizi söyleyerek karşı çıkarsınız. Ama şu da bir gerçek ki; “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz!”
Eğer karşı görüş belirtecek bilginiz ve fikriniz yoksa, kaba kuvvetle karşı tarafı susturmak ya da hakaret etmek, cehaletini gösterirsiniz! Ama sorunlar; hiçbir yerde, şiddet uygulanarak, susturarak, öldürerek, korkutarak, hakaret ederek çözülmez.
Çünkü; John Steinbeck’in de dediği gibi:
“Şiddet yoluyla, sadece şiddeti inşa edebilirsin.“