Uganda eski Devlet Başkanı İdi Amin: "İfade özgürlüğü var; ancak yetkililerin, yüksek bürokratların, hükümetin önde gidenlerinin, komutanların hoşuna gitmeyecek düşünceleri ifade edenlerin başına gelebilecek felaketleri asla öngöremem...Bu kişilerin can güvenliğini asla garanti edemem” demişti...
DEVASA İSTANBUL DEPREMİNİN MADDİ ZARARI TAHMİNİ OLARAK HESAPLANDI...BULUNAN, ÖNGÖRÜLEN RAKAM İSE YAKLAŞIK 320 MİLYAR DOLAR ($ 320,000,000.000 )
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen, olası Marmara depreminin Türkiye'ye maliyetinin 320 milyar dolar seviyesinde olabileceğini hesapladıklarını açıkladı...Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen katıldığı canlı yayında, çok üzücü ve yıkıcı bir deprem yaşandığını ve bunun beklenen Marmara depremi için de bir uyanış getirdiğini söyledi. Gülen, Marmara depreminde 320 milyar dolarlık bir hasar olacağının tahmin edildiğini açıkladı...
FATİH ALTAYLI: 20 YIL BOYUNCA İSTANBUL'U ERDOĞAN VE ONUN BELİRLEDİĞİ BAŞKANLAR YÖNETTİ...VE TÜM BUNLARIN SONUCUNDA 25 YIL SONRA ERDOĞAN'IN ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM 1999 DEPREMİNİN 25. YILDÖNÜMÜNDE "OLASI BİR İSTANBUL DEPREMİNDE 600.000 KONUTUN YIKILMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNU GÖRDÜK" DEDİ...KENDİLERİNİ KUTLUYORUM...MUAZZAM BİR GÖRÜŞ."
Fatih Altaylı'dan "İstanbul'da 600 bin konutun yıkılma riski var" diyen Bakan Kurum'a: 20 yıl boyunca İstanbul’u Erdoğan ve onun belirlediği başkanlar yönetti!
Gazeteci Fatih Altaylı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un 17 ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde “İstanbul’da 600 bin konutun yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olmasını” açıklaması üzerinden eleştirilerde bulundu.
“Yani herkesin İstanbul depremini beklemeye başladığı 1999 yılından önceki 5 yıl ve sonrasındaki 20 yıl boyunca İstanbul’u Erdoğan ve Erdoğan’ın belirlediği belediye başkanları yönetti. Dahası bu 25 yılın 22’sinde Erdoğan’ın AKP’si merkezi hükümetin de sahibiydi” diyen Altaylı, şunları kaydetti:
“Ve tüm bunların sonucunda 25 yıl sonra Erdoğan’ın Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum depremin 25. yıldönümünde ‘Olası bir İstanbul depreminde 600 bin konutun yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gördük’ dedi. Kendilerini kutluyorum. Muazzam bir görüş."
Altaylı, İzmir dahil 8 bölgede birbiri ardına çıkan yangınları hatırlatarak, "Sayın Bakan’a hatırlatmakta fayda var. Başta İzmir Ege’de ormanlar yanıyor, koskoca bir kent tehlike altında. Bakan ise orta Anadolu’da siyasi faaliyet yürütüyordu dünkü fotoğraflarında. Kendisi Çevre Bakanı. Ormanlar da çevrenin bir parçası. Biraz ilgilenmesinde fayda var. En azından ilgileniyormuş gibi yapmasında" diye yazdı.
FATİH ALTAYLI:
İktidarın İstanbul’a belediye başkanı olmaya uygun gördüğü ama İstanbul belediye başkanlığı atanarak değil seçilerek gelinen bir görev olduğu için bu görevi alamayan ve yine iktidar tarafından “Üzülme Muratcığım. Biz de seni Çevre ve Şehircilik Bakanı yaparız” diyerek bakanlık koltuğuna oturtulan Murat Kurum “Olası bir İstanbul Depremi’nde 600 bin konutun yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gördük” buyurdu.
Ne zaman?
Dün.
17 Ağustos Depremi’nin 25. yıldönümünde.
Depremden çeyrek asır sonra.
Bu depremden sonra sıranın İstanbul’u da etkileyecek fayda olduğunun tüm bilim insanlarınca söylenmesinden 25 yıl sonra.
25 yıl önce deprem olduğunda ve İstanbul’da da epey bir bina yıkıldığında İstanbul’u kim yönetiyordu?
Ali Müfit Gürtuna.
Ondan önceki 4 yıl boyunca Recep Tayyip Erdoğan yönetmişti ve o sırada cezaevinde olmasa muhtemelen yine o yönetiyor olacaktı.
Ardından 15 yıl boyunca AKP’den Kadir Topbaş yönetti.
Topbaş’ın zorla istifa ettirilmesinin ardından da yine bir süre AKP’li Mevlut Uysal yönetti.
Yani herkesin İstanbul depremini beklemeye başladığı 1999 yılından önceki 5 yıl ve sonrasındaki 20 yıl boyunca İstanbul’u Erdoğan ve Erdoğan’ın belirlediği belediye başkanları yönetti.
Dahası bu 25 yılın 22’sinde Erdoğan’ın AKP’si merkezi hükümetin de sahibiydi.
Ve tüm bunların sonucunda 25 yıl sonra Erdoğan’ın Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum depremin 25. yıldönümünde “Olası bir İstanbul depreminde 600 bin konutun yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gördük” dedi.
Kendilerini kutluyorum.
Muazzam bir görüş.
Sayın Bakan’a hatırlatmakta fayda var.
Başta İzmir Ege’de ormanlar yanıyor, koskoca bir kent tehlike altında. Bakan ise orta Anadolu’da siyasi faaliyet yürütüyordu dünkü fotoğraflarında.
Kendisi Çevre Bakanı.
Ormanlar da çevrenin bir parçası.
Biraz ilgilenmesinde fayda var.
En azından ilgileniyormuş gibi yapmasında.
İlle de sicil amirinden emir beklemesine gerek yok.
Belki de sicil amirine ormanların yandığını söylememiş bile olabilirler.
25 yıl sonra da “Ege’de ormanların yanma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu tespit ettik” demesin sonra.
MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI 2024
19-26 Aralık 1978 Maraş katliamı Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından biriydi...Bugünkü karanlığın yolu Maraş katliamında açılmıştı... Bir kadın kocasına hangi durumda, "Beni onların eline bırakma, beni sen öldür" der. Ellerinde, bıçaklar, tabancalar, satırlar olan zalimlerin canına, malına, ırzına saldırmak için sokak kapısını tekmelediğini bilmek, çocuklarınla ölümü beklemek nasıl zor bir duygu. İşte, Ümmühan Doğan, Maraş katliamı sırasında tüm bunları yaşadı ve kocasına, "Onların eline bırakma, beni sen öldür" dedi. Canından öte, namusunu korumak için. O yüzden insan soyunun yaptığı en aşağılık katliamlardan biridir Maraş katliamı. Altı aylık Yılmaz Baz'ı, karnında taşıdığı sekiz aylık bebeğiyle Esma Suna'yı, 11 yaşındaki Hatice Görür'ü 90'a yakın kişiyle birlikte vahşice öldürürken göstermiştir bu yüzünü...
Araştırmacı yazar Aziz Tunç, bu kitabıyla işte belleğimizde yalnızca rakam olarak kalan insanlarımızın isimlerini tek tek hatırlatıyor. Kitabı okuyunca göreceksiniz; yalnız isimleri hatırlatmakla kalmıyor onlara yeniden can veriyor. Ama bizi götürdüğü zaman dilimi kurbanların son anları. Bıçakla, satırla kesilen, kurşunlanan, yakılan insanların çığlıklarını, acılarını duyuyorsunuz kulaklarınızda...Maraş katliamı hakkında çok şey yazıldı. Ama bu kitap gibisi yok. 2011'de Maraş Kıyımı kitabını yazan Aziz Tunç, şimdi kurbanların hikayelerini bize getiriyor. Artık o isimler unutulmamak üzere hafızamıza ve tarihe kazınıyor. Biz bu çalışma nedeniyle Aziz Tunç'a çok şey borçluyuz. Ama Maraş katliamı hakkında ikinci kitabını yazan Aziz Tunç da bize üçüncü bir kitap borçlu… Çünkü sıra üçüncü bir kitapla bu katliamı yapanların hikayelerini yazmaya geldi. Devlet bu katliamlarla yüzleşme niyetinde değil.
(Kitap:
Beni Sen Öldür ; Maraş 78
Yazar: Aziz Tunç
Yayınevi: FIRAT )
Mayıs 2023'te "Alevi olduğu için Kemal Kılıçdaroğlu'na asla oy vermem" diyenler tanıdık...
1950'den itibaren cami imamlarının yönlendirmesiyle oy kullanan bir halk kalabalığı yarattık...
14 Ağustos 2001'de kurulan AKP Türkiye'sinden insan manzaralarını aktarmaya devam ediyorum...
TÜRK LİRASI 50 DERECELİK SICAK ALTINDA KALAN BUZ GİBİ ERİYOR
1 Azerbaycan Manatı eşittir 19,78 Türk Lirası
1 Bulgar Levası eşittir 18,97 Türk Lirası
1 Gürcistan Larisi eşittir 12,53 Türk Lirası
1 Romanya Leyi eşittir 7,45 Türk Lirası
1 Kuveyt Dinarı eşittir 110,49 Türk Lirası
1 Tacikistan Somonisi eşittir 3,17 Türk Lirası
1 Yeni İsrail Şekeli eşittir 9,16 Türk Lirası
1 İngiliz Sterlini eşittir 43,53 Türk Lirası
1 Katar Riyali eşittir 9,24 Türk Lirası
1 Birleşik Arap Emirlikleri Dirhemi eşittir 9,16 Türk Lirası
1 Suudi Arabistan Riyali eşittir 8,96 Türk Lirası
1 Umman Riyali eşittir 87,44 Türk Lirası
HUKUK DEVLETİ LİGİNDE DEĞİLİZ
Orman ve köpek katliamıyla anılıyoruz... Anayasa mahkemesi kararları da uygulanmayan bypass edilen bir ülkeyiz...
DİYANET: AÇLIK VE YOKSULLUK AHİRETE GİTMEYE HAZIRLANANLAR İÇİN BÜYÜK İMTİHANDIR...
DİYANET'İN YILLIK HARCAMASI YAKLAŞIK 2 MİLYAR 800 MİLYON AMERİKAN DOLARI...
“Açlık ve yoksulluk imtihandır” açıklamaları yapan Diyanet, 2025 yılı takvimi için 61 milyon lira ödeyecek!
Diyanet İşleri Başkanlığı, günde 260 milyon TL harcıyor...Yani günde 7 milyon 730 bin 340 ABD Doları...Diyanet'in yıllık harcamasıysa yaklaşık 2 milyar 800 milyon Amerikan doları...
Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin mali verilerine göre, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ocak-Haziran 2024 dönemi harcaması, 46 milyar 732 milyon 58 bin TL oldu. Buna göre, kurumun bir günde kullandığı kaynak 259 milyon 622 bin TL’ye denk geliyor.
Kamu idarelerinin harcamalarını ortaya koyan verilere göre, Ali Erbaş’ın başkanlığını yaptığı Diyanet, ocak ayında 9 milyar 726 milyon 132 bin TL’lik, şubat ayında 7 milyar 165 milyon 217 bin TL’lik, mart ayında ise 7 milyar 454 milyon 114 bin TL’lik harcamaya imza attı.
Birgün'ün haberine göre; başkanlığın harcama musluğu, nisan ve mayıs aylarında da açık kaldı. Devasa bütçeli kurumun nisan ayında 7 milyar 488 milyon 621 bin TL harcadığı belirtildi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mayıs ayında harcadığı paranın ise 7 milyar 474 milyon 735 bin TL olduğu bildirildi.
Hemen her ay milyarlarca lira para harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı, haziran ayında da geleneği bozmadı. Diyanet’in, aralarında icracı bakanlıkların da yer aldığı çok sayıda bakanlığı geride bırakan haziran ayı harcaması kayıtlara, 7 milyar 423 milyon 238 bin TL olarak geçti.
Diyanet İşleri Başkanlığı, harcaması itibarıyla icracı bakanlıkların da yer aldığı çok sayıda kamu kurumunun üzerine çıktı. Başkanlığın ocak, şubat, mart, nisan ve mayıs ayı toplam harcaması ile geride bıraktığı kamu kurumları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da yer aldı. Diyanet’in, Ticaret Bakanlığı, Avrupa Birliği Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan da fazla para harcadığı tespit edildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ocak-Haziran 2024 döneminde gerçekleştirdiği 46,7 milyar TL’lik harcama, günlük 259 milyon 622 bin TL’ye denk geliyor. Başkanlığın altı aylık fahiş harcamasının yüzde 79’u, 150 bin kişiden oluşan personel için kullanılıyor.
Diyanet, 2025 yılı takvimi için 61 milyon lira ödeyecek!
Bütçesiyle, lüks otellerde düzenledikleri toplantılar ve son dönemde de hac ziyareti gündemiyle gündemden düşmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın harcamaları dikkati çekmeye devam ediyor. Diyanetin son dönemde yaptığı harcamalardan biri de 2025 için 61 milyon 677 bin TL’ye 3 milyon 115 bin adet takvim bastırması oldu.
Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre, 2024 için 44 milyon 155 bin TL’ye bastırdığı takvimde vatandaşa “Açlık ve yoksulluk imtihandır” nasihatinde bulunan Diyanet’in son dönemde yaptığı harcamalardan bazıları da şöyle:
“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a 2024 yılı için Audi A8 marka araç tahsis edildi. Diyanet, tepkilerin ardından tasarruf tedbirleri gereğince Audi’yi otoparka kaldırmıştı. Erbaş’ın makam aracı olarak 3 adet Mercedes, bir adet TOGG ve bir adet de Mercedes Vito bulunuyor.
Diyanet toplantılar için 5 yıldızlı termal ve spa otelleri seçiyor. Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi de geceliği 6 bin lira olan İstanbul Şişli’deki lüks otelde yapıldı.
Diyanet, Trabzon’daki Hafız Ali Haydar Özak Dini İhtisas Merkezi’nde bu yılki gıda malzemeleri için 7 milyon 885 bin 525 TL ödedi.
Yaklaşık 2.5 milyon kişi hac sırası beklerken, Diyanet yönetimindeki isimlerin “Mücamele” adı verilen özel vizeyle hacca gidiyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşi Seher Erbaş da 5 kez kurasız hacca gitti.”
1984 LOS ANGELES OLİMPİYATLARI'NDAN SONRA 2024 PARİS OLİMPİYATLARINDA DA TÜRKİYE ALTIN MADALYA KAZANAMADI...
Türkiye’nin olimpiyat oyunlarındaki geçmişine bakınca 41 olimpiyat altınının 29’u güreş, 8’i halter, diğerleri ise birer tane olmak üzere okçuluk, boks, taekwondo ve judo branşlarında...
Türkiye, 2024 Paris Olimpiyatlarına 18 spor dalında, yarıdan fazlası kadın 101 sporcu ile katıldı.
Türkiye, 2024 Paris Olimpiyatları’nda altın madalya kazanamadı... Bu en son 1984 Olimpiyatları’nda yaşanmıştı. Paris Oyunları'nda 3 gümüş ve 5 bronz madalya alan Türkiye, 1984 Los Angeles'tan sonra ilk defa bir Yaz Olimpiyatları'nda altın madalya kazanamadı.
Spor Bakanı Osman Aşkın Bak şöyle konuştu:
“Hazırlık süreçlerinde federasyonların bizden olan her türlü talebini karşıladık. Bütçelerinde 2-3 kata varan destekler sağladık. Devlet olarak her türlü imkanı federasyon ve sporculara sunduk. Burada tabii ki herkesin ders çıkarması gerekiyor. Bunun içinde federasyonlar da var. Bizim de tabii ki özeleştiri yapmamız gerekiyor.”
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Türkiye’nin spor federasyonlarına “en üst düzey imkanları sunduğunu” ve Paris olimpiyatlarının “hesabının sorulacağını” söyledi.
TÜRKİYE'DE DÜZENLİ SOSYAL YARDIMA MUHTAÇ HANE SAYISI 3 MİLYON 786 BİN 109...ELEKTİRİK FATURASI DESTEĞİ ALAN HANE SAYISI 3 MİLYON 687 BİN 498...
Sosyal yardımlarla geçinen hanelerin sayısı 3,7 milyona ulaştı...
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'deki sosyal yardımla yaşayan hane sayısı 2018 yılından bu yana artış göstererek 2024'ün ilk yarısında 3,7 milyonu aştı. 2018 yılında 2 milyon 588 bin olan bu rakam, son altı yılda büyük bir sıçrama yaptı.
BirGün'den Mustafa Bildircin'in aktardığına göre, Türkiye'nin ekonomik durumunun bir yansıması olarak değerlendirilen bu veriler, hükümetin ekonomi politikalarının milyonlarca insanı yoksulluk sınırına ittiğini gösteriyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda şekillenen politikaların, toplumun geniş kesimlerini zor durumda bıraktığı, bir avuç azınlığın ise daha da zenginleştiği belirtiliyor.
Bakanlık, yılın ilk yarısında düzenli sosyal yardımlardan yararlanan hanelerin sayısının 3 milyon 786 bin 109 olduğunu açıkladı. Elektrik tüketim desteğinden yararlanan hanelerin sayısı ise Haziran 2024 itibarıyla 3 milyon 687 bin 498'e yükseldi.
TÜRKİYE GENELİNDE 2023'TE 3 MİLYON 450 BİN 953 KİŞİ YAŞADIĞI İLDEN BİR BAŞKA İLE GÖÇ ETTİ...
Türkiye genelinde ise geçen yıl 3 milyon 450 bin 953 kişinin iller arasında göç etti.
2023 göç verileri açıklandı: 3.5 milyon kişi Türkiye içinde yer değiştirdi; tercih nedenlerinin başında “iyi konut ve yaşam koşulları” geldi...
Türkiye İstatistik Kurumu’nun iç göç verilerine göre 2023 yılında 581 bin 330 kişi İstanbul’dan göç etti. Göç nedenleri arasında tayin ve iş değişikliğinin yanı sıra “daha iyi konut ve yaşam koşulları” da ön planda oldu. Türkiye genelinde ise geçen yıl 3 milyon 450 bin 953 kişinin iller arasında göç etti.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılına ilişkin "İç Göç İstatistikleri" bültenini yayımladı. Buna göre, ülkede 2007-2008 döneminde yüzde 3,18 olan iller arası göç eden nüfus oranı, yıllar içinde inişli ve çıkışlı seyir izleyerek 2023 yılında yüzde 4,04 oldu. Bu çerçevede Türkiye'de, geçen yıl 3 milyon 450 bin 953 kişi iller arasında göç etti. Bu nüfusun yüzde 47,9'unu erkekler, yüzde 52,1'ini ise kadınlar oluşturdu.
EN ÇOK GÖÇ ALAN İL İSTANBUL, EN AZ GÖÇ ALAN İL ARDAHAN OLDU
Türkiye'de iller arası göç eden nüfusun dağılımında, İstanbul 412 bin 707 kişiyle en çok göç alan il olarak tespit edildi. İstanbul'u sırasıyla 232 bin 700 kişiyle Ankara ve 147 bin 765 kişiyle İzmir takip etti.
En az göç alan iller ise sırasıyla 6 bin 856 kişiyle Ardahan, 10 bin 202 kişiyle Bayburt ve 11 bin 806 kişiyle Tunceli oldu.
İstanbul 581 bin 330 kişiyle en çok göç veren il olurken, bu ili 208 bin 740 kişiyle Ankara ve 164 bin 247 kişiyle Hatay takip etti.
En az göç veren iller ise sırasıyla 6 bin 811 kişiyle Ardahan, 7 bin 234 kişiyle Tunceli ve 7 bin 604 kişiyle Kilis olarak belirlendi.
GEÇEN YIL EN FAZLA GÖÇ HAREKETLİLİĞİ 20-24 YAŞ GRUBUNDA
Türkiye'de, geçen yıl en fazla göç hareketliliği 647 bin 191 kişiyle 20-24 yaş grubunda gerçekleşti. Söz konusu yaş grubunda göç edenlerin yüzde 43,4'ünü erkekler, yüzde 56,6'sını ise kadınlar oluşturdu.
Geçen yıl iller arası göç edenlerden 601 bin 481'i hanedeki fertlerden birine bağımlı göç etti. Diğer göç etme nedenleri incelendiğinde, 518 bin 16 kişinin daha iyi konut ve yaşam koşulları, 512 bin 11 kişinin ise eğitim nedeniyle göç ettiği görüldü.
Cinsiyete göre göç etme nedeni incelendiğinde ise Türkiye'de 2023 yılında cinsiyete göre en önemli göç etme nedeni, erkeklerde 257 bin 277 kişiyle daha iyi konut ve yaşam koşulları olurken, kadınlarda 361 bin 15 kişi ile hanedeki fertlerden birine bağımlı göç oldu. Erkeklerde, hanedeki fertlerden birine bağımlı göç ve doğal afet-acil durum, kadınlarda ise eğitim ve doğal afet-acil durum diğer önemli göç nedenleri arasında yer aldı.
Türkiye'de 2023'te en fazla göç hareketliliğinin yaşandığı 20-24 yaş grubunun göç etme nedeni, eğitim oldu. Söz konusu yaş grubunda göç edenlerin 231 bin 447'sinin eğitim, 94 bin 139'unun işe başlama-iş bulma ve 50 bin 8'inin ise daha iyi konut ve yaşam koşulları nedeniyle göç ettiği belirlendi.
PARASIZLIK NEDENİYLE 878 BİN ÖĞRENCİ EĞİTİMİ BIRAKTI!
Yükseköğretimde umutlar tükeniyor: 878 bin öğrenci eğitimi bıraktı
Ekonomik kriz, işsizlik endişesi ve yüksek yaşam maliyetleri gibi faktörler, gençleri akademik kariyerlerini sonlandırmaya itiyor...
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarına göre, 987 bin kişi yükseköğretime giriş hakkı kazandı. Diğer yandan, Türkiye genelinde son üç yılda 878 bin 909 öğrenci çeşitli nedenlerle üniversite eğitimini terk etti. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) verilerine göre, bu sayı son dönemde yerleşen öğrenci sayısına yaklaşıyor.
Üniversite eğitimini terk etme oranlarının yükselmesi, öğrenciler arasında artan ekonomik zorluklar ve gelecek kaygısını gösteriyor. Ekonomik kriz, işsizlik endişesi ve yüksek yaşam maliyetleri gibi faktörler, gençleri akademik kariyerlerini sonlandırmaya itiyor.
Erzurum'da bulunan Atatürk Üniversitesi, geçen yıl en yüksek terk oranına sahip üniversite olarak kayıtlara geçti. Sadece bu kurumdan 12 bin 276 öğrenci ayrıldı. İstanbul Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi gibi büyükşehirlerdeki üniversiteler de yüksek terk oranlarına sahne oldu.
BirGün'den Mustafa Kömüş'ün aktardığına göre, öğrenciler arasında yapılan anketler, terkin temel nedeni olarak ekonomik sıkıntıları ve iş bulma konusundaki endişeleri gösterdi. İstinye Üniversitesi'nden Yusuf Öztepeli gibi bazı öğrenciler, mali zorlukları gidermek için radikal çözümlere başvuruyor. Öztepeli, eğitimine devam edebilmek için böbreğini satılığa çıkardığını belirtirken, “Depremde de yanımızda devlet yoktu. Çok zor günler geçirdik. Depremzede kontenjanından üniversiteye girdim ama ekonomik olarak sıkıntıdayım. Okul kitaplarını bile alamaz haldeyim. Aldığım bursun yarısı yurda gidiyor. CİMER’e bu başvuruyu yapmak zorunda kaldım. Okulu bırakmamak için bu yola başvurdum” dedi.
1.000.000 TÜRK LİRASI 29 BİN 732 DOLARA İNDİ...
BANKADA 1 MİLYON TL ÜZERİ MEVDUATI OLAN KİŞİ SAYISIYSA 1 MİLYON 400 BİN KİŞİYE ULAŞTI...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun yayımladığı verilere göre Mart 2024 sonu itibarıyla bankalarda “1 milyon TL üzeri” mevduatı olan yurtiçi yerleşik mudi (yerli milyoner) sayısı 1.4 milyon kişiye ulaştı. Bu kişilerin mevduatı ise 10.7 trilyon liraya ulaştı. Buna göre toplam mevduattan aldıkları pay yüzde 74.9’a çıktı. Bu oran Mart 2023’te yüzde 70.2, Aralık 2014’te yüzde 49.9’du.
Ancak bu milyonerlerin 2014’te 436.7 bin dolar alabilen 1 milyon lirası bugün ancak 29 bin 732 bin dolar satın alabiliyor.
Bu dönemde, TÜFE’deki toplam artış ise yüzde 767 oldu. Yüksek enflasyon ve TL’deki büyüme erime, geçen 10 yılda yerli milyoner tanımını çok aşındırdı.
BDDK’nin yayımladığı verilere göre bankalarda “1 milyon TL üzeri” mevduatı olan yurtiçi yerleşik mudi (yerli milyoner) sayısı :
2014: 77.210
2015: 93.008
2016: 108.864
2017: 126.969
2018: 161.800
2019: 202.020
2020: 279.794
2021: 470.972
2022: 760.982
2023: 1.299.118
2024: 1.410.911
İSTANBUL'DA MAL SAHİPLERİ İZİN VERMEYİNCE 79 BİN BİNADA DEPREM TARAMASI YAPILAMADI...
Mal sahipleri izin vermedi: İstanbul'da 79 bin binada deprem taraması yapılamadı...İstanbul'da, tüm maliklerin izin vermemesi nedeniyle başvurusu alınan 162 bin binadan 79 binine deprem riskine karşı ücretsiz sunulan "hızlı tarama ile bina testi" yapılamadı...
Ekipler, 35 bin binada ise hızlı tarama işlemini gerçekleştirdi. İncelemeler sonucunda çoğunluğu 1999'dan önce yapılan binaların yarısının D ve E sınıfı olduğu belirlendi.
İncelenen bu 35 bin binanın 318'nin kendi kendine çökebilecek durumda olduğu, 1238'inin ise deprem güvenliğinin hiç olmadığı tespit edildi.
Bugüne kadar "hızlı tarama ile bina testi" yapılabilen binalardan 293'ü yıkıldı ya da "riskli bina" kararı alınarak tahliye sürecine girdi. Bu 293 binada bulunan 3 bin 60 bağımsız birimde yaşayan 10 binden fazla kişi bu sayede riskten kurtulmuş oldu.
E sınıfında çok yüksek riskli olarak tespit edilen 5 bin 381 binanın tahliye, yıkım ve yenileme süreçlerinin hızlanması için de bu binalarda ikamet eden ev sahiplerine kira yardım paketi hazırlandı.
İBB'deki verilere göre, İstanbul'da 800 bini 2000 yılı öncesinde inşa edilmiş durumda olan 1 milyon 200 binden fazla bina bulunuyor. Bu binalar deprem riski gözetilerek öncelik verilip yenilenmeyi bekliyor.
Kentteki bu 800 bin binanın 200 bininin ise öncelikle yenilenmesi hedefleniyor.
Kentteki tarihi yapı stokunun yüzde 10'u metruk ve harap halde...
İstanbul genelinde 35 bin 627 tarihi eser bulunuyor. Bu tarihi yapı stokunun yüzde 10'unun metruk ve harap halde olduğu belirlenirken, kritik ve metruk durumda olanların sayısı ise 3 bin 500'e ulaşıyor.
Bu 3 bin 500 metruk yapının da 1000'ine, Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) tarafından belgeleme ve acil müdahale uyarı yazısı yazıldı.
EN RİSKLİ BÖLGELER FATİH SİLİVRİ ARASI VE PRENS ADALARI
En riskli bölgeler Fatih-Silivri arası ve Adalar
2019 resmi verilerine göre, İstanbul'un en yüksek nüfusa sahip ilçesi 954 bin kişi ile Esenyurt. Burayı 793 bin kişi ile Küçükçekmece ve 745 bin kişi ile Bağcılar izliyor.
Bu bölgeler aynı zamanda uzmanların en riskli gördüğü yerler arasında.
Adalar, İstanbul'daki en az nüfusa sahip olan ilçe ancak fay hattına yakınlığı nedeniyle riskli bölgeler arasında sayılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, "İstanbul'da Fatih'ten Silivri'ye kadar, özellikle kıyı bölgesi ki fay hattına da en yakın yerleşim alanları, Adalar da tabii bunun içerisinde, en riskli alanlar. Deprem dalgalarını ilk olarak alacak ve depremin etkisinin de en yüksek olacağı alanlar" diyor.
Prof. Dr. Naci Görür de, "Avrupa yakasında, özellikle Küçükçekmece ile Silivri arasında, zemin kötü kaliteli bir zemin. Zeminin iyi olmaması deprem dalgalarının orada daha fazla hareket etmesine neden olabilir. En büyük yer hızı orada olur. Binalar daha fazla sallanır. En büyük yer ivmesi daha fazla olur. Dolayısıyla binalara yatay yük daha fazla biner. Binanızın temeli ve kalitesi iyi değilse yıkılma olasılığı daha da artar. Dolayısıyla can kaybı artar" diyor.
Prof. Dr. Naci Görür, depremle ilgili konuştu:
Depremin en belirgin özelliği binanın sarsılmasıdır. Ne kadar hızlı sarsılırsa çabuk yıkılır, ne kadar yavaş sarsılırsa az yıkılır...Unutmayın, en iyi bina depremden sonra sahibinin içinden sağ çıkmasını sağlayan binadır."
İBB'nin verilerine göre İstanbul'da 1,6 milyon yapı var. Şehirdeki toplam bina sayısı ise yaklaşık 1,2 milyon.
7,5 büyüklüğündeki bir depremde İstanbul'daki binaların ortalama yüzde 57'sinin hasar görmeyeceği tahmin ediliyor.
Ortalama 200 bin bina ise orta ve üstü seviyede hasar görecek. Bu binalardan yaklaşık 50 bini ağır hasar görecek veya yıkılacak...
Not: Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Kakışım: “AKP’nin 23'üncü kuruluş yıldönümünü değerlendirdi:
Hayırsız olsun. Moğol istilasından beri Anadolu böyle zulüm görmedi. Merak etmeyin, birkaç sene sonra muhtemelen böyle bir parti bile kalmayacak, iktidardan iner inmez tedavülden kalkacak.Geçmişte en azılı AKP'li olanlar bile "Ben AKP'li değildim" diyecek.
Hadi ormanları ter*r örg*tü yakıyor, yanan orman arazisine otelleri de ter*r örg*tü mü dikiyor? Cidden merak ediyorum.
Anayasanın emrettiği hükümleri uygulamamak için yaptıkları rezillikler tarihe geçti. Ülkede iktidar olan iradeyi zorla ülkenin hukukuna uymaya, adalete saygı duydurmaya çalışıyoruz. 2024 yılında AKP Türkiyesi bu işte!..
Alpay Özalan ile ilgili yıllar önce yaptığım yorum hala güncelliğini koruyor. Adamın kavga çıkarmaktan ve fedailikten başka bir vasfı yok çünkü.
(Maymun Çiçeği salgını çok yayılırsa) Ne olursa olsun artık insanları tekrar evde kalmaya ve maske takmaya ikna edebileceklerini sanmıyorum. Dünya Sağlık Örgütü bunu talep etse de büyük itirazlar çıkacaktır.