Yarın “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin’ kabul edildiği ve kutlandığı gün olan 10 Aralık. 10 Aralık 1948’den bu yana, Birleşmiş Milletlere üye ülkelerce kutlanan bugün de bile, insan sormadan edemiyor? Dünyada gerçekten insan haklarına saygı var mı?

Dünyaya egemen olan emperyalizm ve sınıflı toplumlara sahip devletler, bir taraftan ne kadar insan haklarına saygılı olduğunu belirterek, kitleleri “insan haklarından” yana olduğuna inandırmaya çalışırken, diğer taraftan yoksulluk verici politikalarına, gözaltında kayıplara, hak ve özgürlük taleplerine saldırılarına vb. devam ederler! Çünkü kapitalizm koşullarında, insan haklarına saygı, eşitlik ve özgürlük kavramlarının içi boşaltılmıştır! Haklı olandan değil, güçlü olandan yana olan sistemlerin çoğu böyledir aslında! Çok tanıdık geldi değil mi?

Küba Devrimi lideri Fidel Castro, bakın bu konu hakkında neler söylemiş:

“Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye, neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye, neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda? Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye, neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda?

Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan, dünya çocuklarının adına konuşuyorum.”

İnsanlığını giderek kaybeden bir dünyada, insan hakları üzerine konuşmak, insan hakları üzerine güzellemeler yapmak, ironi gibi olsa da, yine de bir şeyler söylemek istiyor insan…

“Hak insanların size verdiği bir şey değildir, insanların sizden alamayacağı şeydir. “ Diyen Ramsey Clark’a katılıyorum.

İşte o yüzden haklarımızı hiç kimsenin elimizden almasına izin vermeyelim!

A. Philip Randolph’ un dediği gibi;

“Özgürlük bağışlanmaz, kazanılır. Adalet ise asla hazırda beklemez, ancak mücadeleyle elde edilir.”

İnsan haklarına daha saygılı bir dünya diliyorum herkese…