Nereden nereye, tüfek icat oldu mertlik bozuldu, sığınmacılar geldi düzen bozuldu.

Türk Milletinin ve Türk'ün bir özelliği vardır. Dara düşene el uzatılır, düşenler kolundan tutulup kaldırılır, aç iseler karınları doyurulur, çıplak ise giyindirilir. İşte toplum olarak bizim insani cephemiz böyle bir şey. Ağlayanın göz yaşı silinir. Barınakları yoksa evimizi paylaşıp, dini, insani, islami medeni hallerimiz içinde garibana, can derdine düşenlere kol kanat oluruz, değil mi?

Gelelim dünlere ve bu günlere: Neler oldu bitti 13 yıllık ülkemizin kaderinde; Yakınımızda bir ESAT ve ESET meselesi peyda etti. Savaş çıkarıldı hemen güneyde, dibimizde. Eğrisine büğrüsüne, doğrusuna yanlışına bakmadan gel gel ettik yaşlısına gencine. Çocuklar-yaşlılar, hastalıklı ve engelliler, güçsüzler gelsinler elbet. Güçsüzün yanında yer almak yine insanlığımızın bir sonucudur.

Peki gücü kuvveti yerinde milyonlarca genç sığınmacıların ne işi vardı coğrafyamızda, pazıları, kürek kemikleri farklı hayvan figürleriyle gösterişli döğmeler yaptırıp deniz kenarlarında, otellerin havuz başlarında kadınlarımızı, kızlarımızı temaşa etme alışkanlığına saplanarak güvenimizi ve huzurumuzu bozan, ülkemizin çeşitli illerinde ve coğrafyamızda arzu edilmeyen olaylara karışarak yer yer ve zaman zaman bir güvenlik sorunu haline gelen sığınmacı gençleri için ne dersiniz...

Bizim canımız, kanımız, güzel evlatlarımız, Mehmetlerimizin onlarcası o coğrafyalarda oluk oluk kan akıtıp, can veren, şehit olup, yanı sıra onlarcası gazi olup milyonlarımızın göz yaşları arasında kara toprağa verilirken Memleketlerini savunmayıp kaçıp gelen Suriyeli gençler için söyleyecek hiçbir şeyiniz yok mu? Bir adamın dört karısı, sayısını bilmediğimiz çocuk filoları hızla ülkemizde demografik yapımızı tehdit ederken tüm siyasiler, bu konudaki uluslar arası anlaşmaları da dikkate alarak ( ESET gitmiş, Suriye'de ESET psikozu sıfırlanmıştır); ekonomimiz, milli hasılamız, enflasyonun hortlaması konuları üzerindeki etkileri de hatırlanarak, selaha eren memleketlerine uğurlanmalarının ne sakıncası olabilir, iş verdik aş verdik, iş yeri sahibi yaptık, devasa sayıdaki sığınmacıları cüzi mertebedeki paralarla konut sahibi yaptık. Ben 1970’li yıllarda doğu illerimizde buzulların, karların altında vatani görevimi ifa ederken her iki ayağımın on tırnağı donup düştü. Ben ve emsallerim seksen yıldır vergilerimizi ödeyip tüm mükellefiyet hizmetlerimizi hilafsız olarak yerine getirirken+ 30 yıl boyunca bil fiil TC Devletimizin farklı kurumlarında birinci sınıf devlet bürokratı olarak çalıştım. Daha daha, ne fedakarlıklar yapık bu ülkeye ve toplumumuza. Hal böyleyken ülkemize hiçbir katkı koymayan, tam aksine toplumsal maliyetlerimizi alt üst edip beni fakirleştiren sığınmacılar için ne düşünüyorsunuz sorabilir miyim? Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünün lütfen.