Önceki yazılarda kısaca belirttiğim iki sebep yüzünden koca ve de kutsal Roma İmparatorluğu, yavaş yavaş çökmeye başladı. Tam da bu ortamda; devletin içine iyice sızmış olan Grekler, İtaliklerle yollarını ayırmaya başladılar. İtalikler, Hıristiyanlığı kendilerince yorumlayarak (sonraları ‘Katolik’ diye adlandırılacak) bir mezhep oluşturdular. Grekler de kendilerince (sonradan ‘Otodoks’ diye adlandırılacak olan) ayrı bir mezhep oluşturdular… Bu ayrışma sinsice ve süreklilik kazanarak devam etti. Ve Sonunda devlet, batı ve doğu olmak üzere iki parçaya bölündü… Doğu Roma devletini yönetenler/yöneticiler tam olarak Hıristiyanlığa bağlandılar, çünkü iktidarda sürekli kalabilmeleri için Hıristiyanlığı kullanıyorlardı. Hıristiyanlar da; devlette daha etkin olmak ve bunun sürekliliğini sağlamak için iktidarı (kralı-hanedanı) kullanıyorlardı. Böylece; Doğu Roma Devleti, devlet içindeki etnik guruplardan biri olan Greklerin etkisi ve de denetimi altına girmiş oldu… Doğu Roma Devleti konu olarak ayrıca irdelenebilir, yani bu yazının konusu dışında. Ancak şunları da yazmalıyım: Doğu Roma Devleti hiçbir zaman yetkin bir devlet haline gelemedi. Devlet kendini korumak için yeterli güce sahip değildi. İçeride kendi halkına karşı, dışarıda ise diğer devlet ve toplumlara karşı hep yalan, hile, kaypak, ikiyüzlü vb. yöntemlere dayalı siyaseti benimsedi. Uygun ortam varsa aslan gibi tavır alır, zoru görünce tilkileşerek kurtulma yollarını bulurlardı. Devlete saldıran küçük bir toplulukla bile baş edemez, sonra onları çeşitli yollarla ikna ederek içlerine alırlar ve kendilerini koruyacak asker yaparlardı (Peçeneklerde olduğu gibi). Bazen kendilerini, başkaca devletlerden ve topluluklardan koruması için güçlü devletlere haraç veriyorlardı. Örneğin Türük-Bil İmparatorluğu’nun (Büyük Hun İmparatorluğu) Avrupa bölümünün başbuğu olan Attala’ya (Attila), kendilerini koruması için her yıl yüklüce altın veriliyordu. Bu korunma gereksinimleri için bazen de devletlerarası anlaşmalar yapıyorlardı. Örneğin; özellikle Arap saldırılarından korunmak için, yine bir başka Türk devleti olan Hazar İmparatorluğu ile kapsamlı bir anlaşma yaptılar. Hazar İmparatorluğu Doğu Roma devletini korudu ancak buna karşılık pek çok siyasi avantaj elde etti, o kadar ki; Doğu Roma devletinin başına kimin geçeğine karar verir hale geldiler. Doğu Roma devletinin üç önemli ve de olumsuz özelliği: a- Devletin güçsüz olması, b- Devletin devlet gibi davranmayıp; hile, sözünde durmama, kaypaklık ve dalavere gibi yakışıksız tutumlar içinde olması, c- Yaklaşık bin yıl ayakta kalabilen bu devletin; insanlık için kayda değer bir uygarlık değeri ortaya koyamamış olması... İşte bu sebeplerden ötürü; Doğu Roma Devleti, normlara uymayan, çakma bir devlet gibi algılanmaktadır. Doğu Roma İmparatorluğu (Bizanz) 1453 yılında Türkler tarafından ortadan kaldırıldı. Bizans adı, devlet yıkıldıktan çok sonra verilmiştir. Yani ‘Bizans’ diye bir devlet yoktu, hiç olmamıştı.   

ATTİLA (Attala =Atacık)

Batı Roma İmparatorluğu sürekli kan kaybetmeye başladığında, çeşitli Vandal toplulukların hedefi haline gelmişti. Büyük Türük-Bil İmparatorluğunun Avrupa bölümü başbuğu Attala (Attila); Batı Roma İmparatorluğunu koruma altına aldı. Bu devletin, bazı barbar ve Vandal toplumlara yem olmasını istemedi. Ama nereye kadar?.. 

(Devamı ‘KUTSAL ROMA İMPARATORLUĞU’ – 9 da)