İşte sadece 13 yıl olan bu kısacık zaman dilimine, sözde Avrupalı tarihçiler “Hellenistik Çağ” diyorlar!.. Dahası ne hikmetse, Anadolu’da bir sene bile kalmayan ve sadece askerlerden oluşan bu gezginler veya haramiler sürüsüne ne değerler yüklenmekte! Medeniyet götürmüşler! Bilgi ve sanat götürmüşler, daha neler neler… Bu Hellenistik çağı! Yaratanlar Anadolu’da hiç eğleşip kalmadılar. Ama ne hikmetse; kıyı şehirlerimizde, iç taraflarda hatta bütün Anadolu’daki arkeolojik kazılarda veya tesadüfen ele geçen, bütün eserler ‘Hellenistik’ oluyor!.. Bu saçma durum, her tarihi yapıta Hellenistik/Büyük! İskender’i bulaştırma işi günümüzde de sürmektedir. Pek çok örnek var, bir tanesini bile görmek yeter: Tv kanalı NTV, tarih 01 Aralık 2019, saat 9,27. Programın adı “Avrupa’dan Anadolu’ya”. Programın konusu Avrupa Birliği’nin (AB) organize ettiği ‘Erasmus’ projesinin Türkiye’deki bilgi merkezlerinden Gaziantep tanıtılıyor. Bu arada; çoğu insanımızın bilmediği başka bir gerçeği dile getirmek isterim. AB tarafından adına, Türkiye’de de uygulanan projeler düzenlenen Hollandalı Papaz Desiderius Erasmus (1465-1536)’un nasıl azılı bir Türk düşmanı olduğu, umarım yetkililerimizce biliniyordur… Gelelim NTV’nin yayınına; Programı sunan kişi, Erasmus Projesi kapsamında Gaziantep’i anlatırken sözü Zeugma’ya getirdi ve de ‘Çingene kızı’ adı verilen mozaik tabloyu şöyle anlatıyor: “Zeugma’daki bu Çingene kız mozaik eserin, Büyük İskender’den esinlenerek yapıldığı sanılmaktadır” !!! Nasıl yani? Çingene kız eserde esmer, Büyük! İskender sarışın olarak biliniyor/yazılıyor. Çingene kız ‘Çingene, Büyük! İskender ise ‘Makedon’ ve de kral oğlu kral! Çingene kız ‘bayan’, Büyük İskender ise ‘erkek’ olarak biliniyor! ‘Çingene Kız’ mozaik tablosunu yapan sanatçı bu eserini yaparken Büyük! İskender’in neresinden esinlenmiş acaba?.. Sözde batılı tarihçiler Hellenistik Çağ dedikleri zaman dilimini, yaklaşık 300 (üçyüz) yıla çıkarırlar, bu durum da ayrı bir garabet şöyle ki: Büyük! İskender öldükten sonra komutanlar kendi aralarında anlaşma sağlayamadılar, yani içlerinden biri başa geçmesi gerekirken her biri kendisinin yönetmek istediği topraklara yöneldi. Sonunda birbirleri ile savaşmaktansa sözde fethettikleri toprakları aralarında paylaşarak yönetmek istediler. Böylece bağımsız satraplıklar (valilikler) oluştu. Valiler kendilerince hanedanlık oluşturdular ve bir diktatör olarak geçimlerini / hayatlarını sürdürdüler. Bu valilikler dönemi ne kadar sürmüş olabilir bilinmez ancak sözde tarihçiler bunu 300 yıla kadar çıkarıyorlar! Öyle bile olsa, diktatör zihniyetli ve de paralı asker kökenli olan bu valilerin, yazılanlar gibi medeniyet dağıtmaları, hele hele olmayan medeniyeti dağıtmaları akla, mantığa ve de tarihi gerçeklere uymuyor. Açıkçası yalan… Biliyorum birçok okur, bu yazdıklarıma kuşkuyla bakacak çünkü; daha ana okulundan itibaren bütün okullarda öğretilenler, romanlar dahil pek çok kitap türünde yazılanlar, filmler, tiyatrolar, hatta sözde belgeseller hep yalan ve uydurma tarihi anlattılar bize. Bütün bunları sadece ben görüyorum/anlıyorum ve yazıyorum sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İşte size bazı örnekler vereyim.

İsviçreli araştırmacı, saygın bilim insanı Eberhard Zangger bakın neler diyor: “…Bu güne kadar tarihi antik Yunan hayranı Batılı tarihçiler yazdı. Anadolu’nun gerçek sahipleri gözardı edildi.”“…Truva antik kenti aslında şu anda görünenin 100 katı daha büyük bir alana yayılıyor. Çünkü bu kent, bundan dört bin yıl önce Anadolu’da yaşayan ve haklarında çok az şey bilinen Luvi Uygarlığı’nın etkisi altındaydı.” (Burada araya gireceğim; Luvilerin Turanik bir budun olduğu biliniyor. ‘Turan’ adı sonradan konsa da bu kültür ve inanç birliği günümüzden 17000 –onyedibin- yıl öncesinden vardı) “…Dünyanın yedi harikasından üçü eskiden Luvilere ait olan topraklarda yer aldığı gibi, Sokrates öncesi Ege filozoflarının hemen hepsi Luvilere ait devletlerde ortaya çıkmıştır.” … Gazeteciler Sayın Zangger’e soruyorlar; “Avrupalı arkeologları eleştiriyorsunuz, siz de bir Avrupalısınız. Sizin onlardan farkınız nedir?” Eberhard Zangger’in bu soruya verdiği cevap ilginç: “Ben daha farklı bir zihniyetle yetiştirildim. Liseye gitmedim, pratik bir işte çalıştım. Konservatör olarak. Ondan sonra diplomamı aldım ve üniversiteye gittim. Klasik bir eğitimim olmadı. Arkeolog değil de jeolog olduğum için, Avrupalı arkeologların yaşadığı şekilde benim beynim yıkanmadı.”!!!