Hellenler, hiçbir zaman Anadolu’da, Ege’de, Akdeniz kıyılarımızda egemen olmamıştır – olamamıştır. Sadece bazı ticari merkezlere tüccarları gelip gitmiştir. Bir de Doğu Roma İmparatorluğunda etkili etnik gurup olmuşlardır, hepsi bu!.. Ama! Bu Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) içinde etkili bir azınlık halinde olmaları onlara pek çok avantaj sağlamıştır. İşte bu dönemde Hıristiyanlığın bir meshebini de kullanarak; Anadolu’da ve adalarda hemen her yere yazılar yazarak, şekil ve tamgalarını işleyerek güya bu yerleri ve eserleri, kendilerininmiş gibi gösterme çabasına girmişlerdir. Hellenlerle ilgili sözde tarihi kalıntı, yazı ve tamgalar; yalan, uydurma, sonradan yazılma ve yerleştirmelerdir. Batılılarca yazılıp, yeni gelişmelere göre değişiklerle ısıtılıp ısıtılıp sunulan tarih yanlıştır ve yalandır, uydurmadır. Hellenler ve onlardan sonrakiler zaten ta başından beri bu çalma ve kendilerine mal etmeyi yapmaktaydı ama sahtekârlıklarda yalnız değiller, işin içine batılı sözde tarih yazanları da katıldılar. Bu sahte/sözde bilim kişileri, tarihçiler ve din kişileri aşağı satırlarda yeniden deşelenecek, şimdilik bir örnekle yetinelim: Yahudi Tarihini yazan Flavius Josephus, eserinin Yunancaya tercüme edilmesini kesinlikle istememiştir. Bu tutumuna gerekçe olarak; eğer eseri Yunancaya çevrilirse “Yunanlıların, Yahudiliği kendilerinin keşfettiklerini iddia edebileceklerini” söylemiştir!..

    Bu yazdıklarıma hemen karşı çıkacak olanları tahmin ediyorum. Tarihten, felsefeden ve bilimden dem vurmaya başlayacaklar. Pekâlâ: Felsefe ve matematik/geometri vd. bilimlerin özellikle de Hermetik (İdris Peygamber) bilgilerin ana kaynağı Sümer Uygarlığıdır. Sümerlerden Masar’a (Mısır), Sümer öğreti merkezlerinde öğrenip görerek yetişen mısırlı rahipler tarafından taşınmış. Bu rahipler Mısırda da okullar (bilim ve inisiye okulları) kurmuşlar. Zamanla ün kazanan Mısırdaki okullara çeşitli ülkelerden öğrenciler gelmeye başlamış. Öğrenim sonunda kendi ülkelerine dönen yetişmiş kişiler genelde tapınaklara yerleşmişler ama bildiklerini kendi aralarında sır gibi saklayarak varlıklarını ve bildiklerini nesilden nesile devam ettirmişlerdir. Bu bilgi gizleme konusunda önemli bir değişiklik oldu: Ege yöresinden, Anadolu içlerinden, Hellen’den, ada ve site devletlerinden giden öğrenciler öğrendiklerini kendilerine saklamayıp yazmışlar, dahası kendi ülkelerinde okullar açmışlar ve öğrenciler yetiştirmeye başlamışlardır. Mısırda bilgiyle donatılmış hatta bazıları inisiye olmuş bu bilge kişilerin pek çoğu; Egenin çeşitli yerlerinden, bazı adalardan hatta Sinop gibi Anadolu kent devletlerinden gidip öğrenim görmüş bilginlerdir. Hellenlerin bu konuda yaptıkları en yararlı (kendileri için) şey bilge kişileri huzurlarına çağırıp (para karşılığında) kendilerine bilgi ve tarih/destan anlatmalarını istemeleridir. Bir de bilge kişilere sınırlı ve kısıtlı da olsa okul açma izni vermişlerdir. Soygun ve sömürü dolayısıyla para da çok olunca bazı dini binaların yapılmasına para ayırmışlardır… Aslında Hellenlere mal edilen yazının da Fenike kökenli olduğu biliniyor (Fenikelilerin bu ‘abc’ yi nereden aldıkları da tartışmalıdır). Söz konusu yazıyı ilk Anadolu’daki Site devletleri mi Fenike abc sinden uyarlayıp kullanmaya başladılar, yoksa Hellenler mi kullandılar? Hellenler daha Yunanistan’a gelmeden 300 yıl önce söz konusu yazım kültürünün var olduğu göz önüne alınınca…