Daha dünyaya gelirken ya bir sıfır önden başlarız yaşama, ya da bir sıfır geriden. Yaşam boyu yaşadıklarımız; ayrılıklar, yalnızlıklar, özlemler, hüzünler, sevinçler ve yaslar, kısacası “insanlık halleri” belirler kişiliğimizi.
Yaşam; hep bir devinim, hep bir koşuşmaca, hep bir kalp ağrısı gibi kayıp gider elimizden. Tıpkı: “ Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek.” Diyen Özdemir Asaf’ın dediği gibi. Hadi itiraf edelim, nasıl da özledik, dingin ve yavaş bir hayatı. Hayat çünkü, günümüz insanı için, karmaşa ve koşuşturmadan ibaret. Bazen hüzünlü, bazen yalnız, bazen de ayrılıklarla dolu. Çok yorucu ve yaşama sevincimizi tüketen, zor hayatlar yaşıyoruz.
İnsanlık hallerimizi en iyi anlatan, en iyi dile getirenlerden biridir Özdemir Asaf. Kalabalıklar içindeki yalnızlığımızı, karşılıksız sevgilerimizi, yaşadığımız adaletsizlikleri, ayrılık acılarımızı, çaresiz özlemlerimizi, hayata dair düşüncelerimizi, bizi biz yapan her şeyi, bizden iyi anlatır. İçimizdeki ses olur çıkar, anlatır bize bizi. Bazen şiirleriyle, bazen de özlü sözleriyle…işte onlardan bir kaç örnek:
ADALET
“İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun.”
Özdemir Asaf
“ Neyine bağlandım bu kadar, bana bakmayan gözlerine mi, yoksa benim olmayan kalbine mi?”
“ İnsanlar, insanların içersinde, insana hasret yaşarlar.”
“ Tek kişilik miydi bu şehir…Sen gidince bomboş kaldı.”
“ İnsanlar gelmeleriyle boşluk dolduranları severler, gitmeleriyle boşluk yaratanlara aşık olurlar.”
“ insanın büyüdükçe mi artıyor dertleri, yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri? “
“ Çok ayrılık içtim ben, kalbim güzel hani.”
“ Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.”
Günümüz insanının belki de en kötü halidir “ yalnızlık”. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Yalnızlık, bu yüzden insanı tüketir. Yaşama sevinci, konuşma ihtiyacı, sevgiyi ve hüzünü paylaşma isteği karşılanmayan insan, ölüme daha çok yaklaşır. İnsanlık hallerine ve başa gelen her şeye dayanma gücü, yalnızlaşan insanlarda giderek azalır.