Gazetecilik zor meslektir. Hatta risklidir! Çünkü hayati tehlikesi vardır. Savaş muhabirleri mesela, ölümle burun buruna görev yapar!

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Atasözü sanki onlar için söylenmiştir. Belki bu yüzden olsa gerek, her gazeteci, içinde bir “Onuncu köy” umudu taşır. Gazetecilik “kelle koltukta” gerçeği söylemektir. Bazen bunun bedeli de ağır olur! Dayak yer, hapse girer, tehdit edilir, öldürülür!

Hevesliler için söyleyeyim; gazetecilikte gerçeği söylemek, bütün bunları göze almak demektir! Aslında tehlikeli meslektir!

Geçtiğimiz 21 Ekim “Dünya Gazetecilik Günü” ydü. Doğrusu çok da coşkuyla kutlanmadı! Günümüz dünyasında sansürle baskılanan gazetecilik mesleği, yine de özgürlüğünden ödün vermeden habercilik yaparak, saygınlığını korumaya çalışıyor!

“Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir.” Diyen G. Orwell haklıdır.

Bu konuda ;

“Gazetecilikte gerçeği söylemek ve şeytanı uyandırmaktan daha yüksek bir yasa olamaz.” Diyor Walter Lippmann’ da…

Aslına bakarsanız, “gerçek gazeteciler” etik ve ahlaki değerlere sahip olmak zorundadırlar! Toplumu olup bitenlerden haberdar etmek, doğru bilgilendirmek için, ahlaki değerlere sahip olmak gerekir! Yine de kusurlu gazetecilik vardır. Haberi yaparken bütün ilgili taraflarla konuşulmalıdır!

Lawrence Wright diyor ki;

“Gazetecilik kusurlu bir meslektir, fakat kendi kendini düzelten bir mekanizması vardır. Gazetecilik kuralı: Herkesle konuşun.”

“Dördüncü kuvvet” dediğimiz gazetecilik; istisnasız bütün güçler tarafından ciddiye alınan, önemli bir güçtür! O kadar ki; bazen bazı güçler tarafından gazeteciler, bu güç savaşlarına kurban edilir!

“Gazeteciliği gerçekten ciddiye alıyorlar, çünkü bu gücün ne olduğunu ve olabileceğini biliyorlar.” Diyen dünyaca ünlü kadın gazeteci Christiane Amanpour, çok önemli bir gerçeğin de altını çiziyor, öyle değil mi?