Aleviler, ilerici ve çağdaş olmaları nedeniyle, İslam tarih’i boyunca birçok zorlukla karşılaşmış, özellikle Hz. Muhammed’in ölümünden (632) takriben bir asır sonra oluşan mezhep farklılıkları nedeniyle toplumsal dışlanma ve şiddet görmüş bir topluluktur. Bu sorudaki bazı temel sorular, Aleviler ve Sünniler arasındaki mezhebi çatışmaların, tarihin çeşitli dönemlerinde nasıl şekillendiğini anlaya bilmemiz için Aleviler, Sünnilerden farklı bir dini ve kültürel kimlik benimsemiş olup, çoğunlukla barışçıl, hoşgörülü ve insancıl bir yaşam tarzını benimsemiş olmalarından kaynaklanmış olmasındandır.

Mezhep Farklılıkları ve Tarihi Gerilimler:

Aleviler, Sünnilerden farklı olarak Hz. Muhammed’in soyundan ve damadı olan Hz. Ali’yi ve soyunu çok özel bir şekilde kabul ederler, ki bu onların dini kimliklerinin merkezinde yer alır. Sünni Müslümanlar ise Hz. Ali'yi saygı gösterdikleri bir figür olarak kabul etmekle birlikte, Emevi ve Abası yönetimlerinin de mirasçısı olduklarından, bazı dini ritüeller ve inançlar açısından farklılıklar söz konusudur. Tarihsel olarak, özellikle Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde, Aleviler ve Sünniler arasında mezhep temelli çatışmalar yaşanmıştır.

Emevi'ier ve Şii Müslümanlara Karşı Tutum:

Aleviler, Şii inançlarına daha yakın bir dini çizgi izlerler. Ancak Emevi'ler, Hz. Muhammed, dolaysıyla Hz. Ali’nin soyunu ve onun takipçilerini zulmetmiş ve bu, Şii topluluklarının tarihsel olarak Emevi rejimlerine karşı olumsuz bir bakış acısı geliştirmesine neden olmuş, ama Şeriat yanlısı iranı Şiilerle, bâtınî Anadolu Alevileri birbirinden ayıran temel nokta, Anadolu Alevilerinin dinileri sevgi, kahbeleri ise insanı referans almasıdır.

Bu nedenle, Emevi camiiinde, Hz. Muhammed’in soyu ve turunu, Hz. Ali ‘nin oğlu Hz. Hüseyin ile beraber Kerbela’da Emevi saltanatı kurucuları ve H Muhammed’in düşmanları olan Ebu sufyan’ın oğlu Mervan ve onun oğlu yezid tarafından katl edilen 72 kişi, Şam’daki Emevi camiinde kesilen başları halka tesir edilmesi ve Sünni Mezhebinden olanların bu katliamı ve bu camii yapan emevilere olan hayranlıkları nedeniyle Şii'ler le Sünnileri karşı karşıya getiren en temel unsur olmaya devam etmektedir.

Suriye’deki Savaş ve Alevilere Yönelik Katliamlar:

Suriye'deki iç savaşta, Aleviler hedef alınan gruplardan biri olmuştur. Bu durum, özellikle HTS (Hurras al-Din) gibi aşırı uçtaki grupların Alevilere yönelik katliamlarıyla daha da derinleşmiştir. Ancak, Suriye iç savaşının karmaşık siyasi yapısı ve bölgesel çıkarlar nedeniyle, bazı hükümetler, bu katliamlar karşısında sessiz kalmıştır. Türkiye'nin Suriye'deki devlet politkaları bu durumu etkileyen ve tetikleyen faktördür. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve diğer bazı Türk yetkililerinin bu konuda net bir açıklama yapmamaları hem iç hem de dış politika dengelerini gözeten bir stratejinin parçası olabilir. Bununla birlikte, Avrupa ve Türkiye'deki Alevi gruplar ve sivil toplum kuruluşları, katliamları kınayarak uluslararası alanda Alevi katliamlarını duyurmaya çalışmaktadır.

HTS Öncülüğündeki sadist ruhlu güçler Sam'da yönetimi ele geçirdikten sonra iktidara gelen katliamcı cihatçı çeteler, Alevilere karşı katliam baskı işkence ve soykırım yapmakta. Bu Şeriatçılar inanç yerlerini yakmak 'ta Alevi olmak tüm bu yapılanlar için yeterli sebep teşkil etmekte. Suriye'yi işgal eden bu güçler İsrail'e karşı. Sessiz kalmakta ve cesaretlerini emperyalist ülkelerinden almaktadırlar.

Alevilerin genel isteği, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı ve başta İsrail olmak üzere uluslararası hukukun gereklerine tüm ülkeler uymalıdır. Suriye Cumhuriyeti; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak yeniden yapılanmalıdır. Tüm kimlikler ve inançlar yeni Suriye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesi altında olmalı, yurttaşlar açısından eşitlik yaşamın her alanında uygulanmalıdır. Devlet, tüm kimliklere ve inançlara eşit davranmalı, uygulamada ayrıcalıklı bir anlayışa asla izin verilmemelidir.