Türkiye'nin siyaset arenası, son dönemde çeşitli tartışmalar ve gelişmelerle çalkalanmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yeniden seçilme endişesiyle muhalefete yönelik baskıcı politikaları artırdığı yönünde çok ciddi eleştiriler bulunmaktadır. Doğrumu?
Bence çok ama çok çok doğru.
Atalarımızdan kalma “Görünen köy kılavuz istemez” sözü tamda bugünler için söylemiş olmalı.
Türk milleti sabırlı olduğu kadar zeki de birçok seçim de olduğu gibi gelecek olan seçimde yine bu baskı ve iftiraları yapanların cezasını sandıkta kesecek.
Şimdiden bu siyasi baskı ve iftiraları sorgulamaya başladı bile.
Örneğin;
Yok efendim, İmamaoğlu’nun diploması sahteymiş. Diploması İptal edilecekmiş, Altı ayrı soruşturma başlatılmış gibi 67 yandaş kuruluşu ve sosyal medya yoluyla psikolojik baskı uygulamak suretiyle yıldırma ve usandırma politikası uygulanılmaya devam ediliyor.
Bir yandan Kürt barışı adı altında çalışmalar yapılırken diğer yanda DEM belediyelerine suç işlenmiş iddiasıyla mahkeme kararı alınmadan Kayyum atanıyor.
Vatandaşlarla yapmış olduğum sohbet sırasında “Cumhurbaşkanımızı severim ama bu kadarda olmaz” diyerek isyan edenler az değil.
CHP belediye başkanlarına, hırsız, arsız, PKK’lı veya terörist damgasını vururken AKP Belediyeleri “sütten çıkmış ak kaşık” gibi gösterilmesine kimse inanmaz.
Sandıkta kayıp etme ihtimalini gören Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı sular tersine akmadıkça, her yol revadır anlayışıyla kendisine rakip olan herkesi diskalifiye yapmak için yüksek telden çalmaya devam edecek.
Bu durumu örnekleyecek olursak;
Türkiye'de medya çok büyük oranda iktidarın kontrolünde olduğu için, CHP’li belediyelerle ilgili yolsuzluk iddiaları tüm hızıyla devam edecek.
İktidarın kontrolündeki yargı mekanizmaları muhalefete çok daha sert yaklaşıp, AKP’li belediyelerle ilgili soruşturmaları görmezden gelmesi aklıları zorluyor...
CHP’li belediyelere sık sık mülkiye müfettişleri gönderilirken, AKP’li belediyeler hakkında aynı titizlikte denetim yapılmayarak kamuoyuna yolsuzluk yapanların sadece muhalefet belediyeleri olduğu algısını yaymaya çalışılıyor.
Bu faktörler bir araya geldiğinde, AKP’li belediyelerde de yolsuzluk iddialarının olmasına rağmen, bunların kamuoyuna yansımadığı veya soruşturmaya dönüşmediği bir tablo ortaya çıkar. Bu propagandayı birçok vatandaşa inandırılmaya çalışılıyor.
CHP, 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe ve 48 belde olmak üzere toplamda 420 belediye başkanlığı var.
AKP ise 12 Büyükşehir ilçe 12 İl belediyeleri 356 İlçe belediyeleri 125 Belde belediyeler olmak üzere toplam 505 başkanlığı var
Şimdi sıkı durun!
CHP’nin 420 beldiye başkanlığına karşın AKP‘nin 505 belediye Başkanı’nın hiçbirinde yolsuzluk, hırsızlık olmaması sizce mümkün mü?
İktidarın arkasında: Kürt sorunu, medya, yargı, ekonomi, TSK ve Diyanet kurumu gibi 100 bin cami, 130,1 milyar bütçesi, 145 bin çalışan personeli ve AKP’nin arkasında bu devasa güç var oldukça Cumhurbaşkanı ve AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kolay kolay yenilmez. Hele birde 40 yılık akan kanı (Kürt barışı) durdurduğu taktirde tadından yenmez!
Yani: daha doğrusu, Muhalefettin işi Allaha kalmış gibi…
Türkiye her ne kadar demokrasi ile idare ediliyormuş gibi görüntü vermiş olsa da, esasen Orta Doğu ülkeleri gibi halen din ve ırk kullanılıyor.
Yarın bizim ülke tıpkı Arap dünyası gibi demokrasiyle değil MONARŞİ ile yönetiliyor.