Eğitim-İş Antalya 2 No’lu Şubesi, proje okulları politikaları kapsamında sürdürülen uygulamalara tepki gösterdi. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Songül Başkaya basın açıklamasında yer alarak öğretmenlere destek verdi. Falez Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi önünde yapılan açıklamada projenin eşitsizliği yerleşik hale getirdiği, liyakati ve öğretmenlerin hukuki teminatlarını tahrip ettiği ifade edildi.
Eğitim-İş Antalya 2 No’lu Şube Başkanı Önder Güneş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesine göre eğitimin kamusal bir hak olduğuna dikkat çekerek, tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine bina edildiğini vurguladı.
“Bakanlık Fırsat Eşitliğini Açıkça Reddeder Hale Geldi”
“Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir” diyen Güneş, gelinen noktada kamusal eğitimin yerle bir edildiğini belirtti. Millî Eğitim Bakanlığı’nın anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddeder hâle geldiğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Bu ret, sadece sözde değil; uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise ‘proje okulları’ adı altında sürdürülen politikadır.
2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir.”
Öğretmenler Liyakat ve Hakkaniyet İstiyor
Basın açıklaması yapılan yerin Antalya’da turizme yön veren okullardan biri olduğuna dikkat çeken Güneş, Falez Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde görev süresi dolan öğretmenlerden 9’unun görev süresinin uzatılmayarak açıkta kaldıkları bilgisini verdi. Okulun konaklama ve seyahat bölümünde norm fazlası olan öğretmenlerden kimisinin norma dahil edilip kimisinin norm fazlası olduğunu belirterek kriter ve nedenlere dair soru işaretlerini gözler önüne serdi.
Bu okulda çalışan öğretmen arkadaşlarının liyakatlerine kefil olduklarını bildiren Güneş, liyakatsız olanın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğunu söyledi. Anlayışın aynı görüşte olunmadığı takdirde değil çalışma yaşama hakkı bile tanımadığını belirterek tepki gösterdi.
“Proje Okullarıyla Yapılan Öğretmeni İtaate Zorlamak!”
Antalya’daki 89 proje okulunda görev yapan birçok öğretmenin hiçbir kriter olmaksızın okullarından uzaklaştırıldığına işaret eden Güneş, “Şimdi soruyoruz” diyerek sorularını sıraladı:
“Öğretmenin oradan alınmasının objektif gerekçesi nedir?
Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilmiş, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriterle yetersiz görülmüştür?
Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir?
Aynı okulda yıllarca çalışan öğretmenleri bir gecede sürgün etmek hangi pedagojiye, hangi hukuk devletine, hangi kamu vicdanına sığar?
Devlet memurluğu güvencedir. Devlet memurluğu, siyasi iktidara göre değil; anayasa ve yasalara göre görev yapma sorumluluğudur. Bugün proje okulları aracılığıyla yapılan şey, bu güvenceyi ortadan kaldırmak, öğretmenleri itaate zorlamaktır.
Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.”
“Laik, Bilimsel ve Kamusal Eğitim Hedef Alınıyor”
Köklü okulların binbir emekle ve yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenlerin bir bir tasfiye edildiğini belirten Güneş, bunun sadece bir personel değişimi değil, hafızanın, kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesi olduğunu ifade etti.
İktidarın eğitim politikalarının hedefinin laik, bilimsel ve kamusal eğitimin çökertilmesi olduğu belirtilen açıklama, “Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek. Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, insan inşa eder” ifadeleriyle devam etti.
Cumhuriyet’in Devrimci Eğitim Mirasına Vurgu
Sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin, Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ettiğine dikkat çeken Güneş, Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarı olan eğitimin hedef alındığını söyledi.
“Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir” diyen Güneş, açıklamasını öğretmenlerin taleplerini ifade ederek şöyle sürdürdü:
“Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçirmek demektir.
Ama unuttukları bir şey var: O öğretmenler yalnızca bir meslek grubunun değil, bir halkın vicdanıdır.
Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz:
Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz!
Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz!
Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz!
Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Proje değil, adalet istiyoruz!
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır.
Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz.
Proje değil, adalet istiyoruz!”