Geçtiğimiz 20 Şubat günü “Dünya Sosyal Adalet Günü” olarak kabul ediliyor. Bugün; yoksulluk, dışlanma, cinsiyet eşitsizliği, işsizlik, insan hakları, sosyal korunma, eğitim ve sağlık sorunlarının üstesinden gelme çabalarını içeren, sosyal adaleti teşvik etme ihtiyacını kabul eden, uluslararası bir gündür.

 

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 2007 yılında 20 Şubat’ı “Dünya Sosyal Adalet Günü” olarak ilan etmişti. 20 Şubat günü kutlanan bugün; dünyada adaletsizliğe maruz kalan insanlar için dikkat çekiliyor. 2009 yılından geçerli olmak üzere kutlanan gün için, her yıl yeni bir tema belirleniyor! Çeşitli etkinlikler düzenleniyor!

 

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan açıklamada, 20 Şubat ile ülkelerin, eğitim, sağlık, yoksulluk, işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliklere karşı daha fazla bütçe ayırması teşvik edilirken, çözüm arayışlarına destek vermek ve herkes için adaleti sağlamak gibi amaçları olduğu belirtiliyor.

 

“Sosyal adalet neden önemlidir?” sorusuna, çağımızın en önemli siyaset felsefecilerinden Brian Barry, kitabında; gerçekliğin nasıl tersine çevrildiğini ayrıntılarıyla anlatarak, ancak servetle, gelir eşitsizliğini dar bir aralıkta sabitlersek, eğitim ve sağlık gibi hayati konularda eşitliğe ulaşabileceğimizi öne sürüyor. Daha eşit bir toplum yaratmak yolunda yeni politika önerilerinde bulunmakla kalmayıp, ekonomik olarak bunların altından kalkmamızın da mümkün olduğunu savunuyor.

 

Yeryüzündeki tüm canlıları tehdit eden iklim değişikliğini de sosyal adaletsizlik sorunu kapsamında değerlendiren kitabında; yaşam biçimlerimizde radikal değişikliklere gitmemizin- biz istesek de istemesek de- kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, bu devasa soruna somut öneriler getiriyor 2009 yılında ölen Prof. Brian Barry. 


Eminim yaşasaydı, korona virüs felaketinin de ancak sosyal devlet anlayışı ile çözülebileceğini söylerdi. Çünkü son dönemlerde sosyal adaletsizliğin, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, dünya çapında etkisini arttırmış durumda olduğu görülüyor. 


Kavramın anlamı büsbütün çarpıtılırken, “kişisel sorumluluk” ve “fırsat eşitliği” kisvesi altında bir avuç insan, bütün zenginliği elinde topluyor, yoksul ve güvencesiz olanlarsa, daha da kötü şartlarda yaşamaya itiliyor!

 

Zaten, korona virüs yüzünden hayatını kaybedenlerin çokluğu ve zengin ülkelerde de sağlık sisteminin ve ekonomilerin çöküşünün bir sebebi de sosyal adaletsizlik değil mi? O çok övülen globalleşme ve insanları kaderine terk etme politikası, fena halde çuvalladı ve kitlesel ölümler, insanlığı yeniden “sosyal adalet” arayışına yönlendirdi. 


Günümüzde yeni bir söylem olarak “sosyal adalet” kavramı artık bir ütopya ya da ideal olmaktan çıkmış, somut bir ekonomi yönetimi olarak gündeme gelmiştir. İnsanlığın barış ve huzur içinde yaşaması için, sosyal adaleti sağlamak zorundayız. Çünkü gelecek kuşakların yaşanabilir bir dünyaya ihtiyacı var.