“Coğrafya kaderdir” der, İbni Haldun. Doğrudur aslında. Hepimiz içine doğduğumuz coğrafyadan etkilenerek yaşıyoruz hayatımızı. O coğrafyanın özellikleri, sorunları ve kuralları her neyse, o çiziyor sınırlarımızı. Belki bu yüzden, farklı coğrafyaların insanları, anlaşıp uzlaşamıyorlar aralarında, dünyayı daha huzurlu bir yer yapmak için.

 

Bu konuda; “Hepimiz, bizden önce, bizim dışımızda biçimlenmiş bir dünyaya doğuyoruz, o dünyanın bir yerinde, oraya özgü sorunların arasında” diyor, Mehmed Uzun.

 

Yine bu konuyu; İlber Ortaylı: “Coğrafya, itaat edilmesi gereken büyük bir gerçektir” cümlesiyle vurguluyor!

 

İçinde bulunduğumuz coğrafya, Ortadoğu, batı ve doğunun kesiştiği bir kavşaktadır. Hangi coğrafyada doğacağımız elimizde değildir ama, yine de coğrafyamızı değiştirme imkanı, çok az insanın başarabildiği bir konudur. Çünkü coğrafya, yaşayış şeklimizdir!

 

Sözgelişi, İvan Gonçarov; “Batıda hayaller gerçekleştirmek için kurulur, doğuda gerçeklerden kaçmak için” diyerek doğu ve batı coğrafyalarında yaşayanların farklılığını çok güzel özetlemiştir.

 

Coğrafyaların demokrasi ve yönetim anlayışları da büyük farklılıklar gösterir aslında! Doğu ve Ortadoğu’da, hepsi olmasa da, genelde yönetimde olanlar, güçlerini demokratik seçimlerden değil, zorbalıktan alırlar! Ve ne yazık ki bu zorbalar, kendilerine boyun eğen insanların korkusundan güç alırlar!

 

Coğrafyanın toplumlara aşıladığı bakış açısı da, birbirinden şaşılacak derecede farklıdır. Tim Marshall’ın bu konuda verdiği örnek ilginçtir:

 

“Çinliler topluma Batıdan çok farklı bakarlar. Batı düşüncesine bireysel haklar aşılanmıştır; Çinliler ise kollektif kazancı buna tercih ederler.”

 

Doğu ve batının kesiştiği, Ortadoğu’ya komşu olan, savaşların ve anlaşmazlıkların merkezi konumundaki bu belalı coğrafyada doğmuş olmak değil; Dünyaya yayılan Covid salgınından sonra anlıyoruz ki; dünya gezegeninde doğmuş olmak, kaderimiz oluyor hepimizin.