Camilerimiz namaz kılınması, niyaz edilmesi, hayır işlenmesi için insanlarımızın EZAN yoluyla davet edildiği mekânlardır.
EZAN”ın
anlamı: “Tanrı Uludur, Tanrı Uludur. Haydin namaza, haydin selaha, Allahtan
başka yoktur tapacak Tanrı” anlamında dini çağrı müessesesidir. Elektrik
enerjisinin olmadığı çağlarda Mekke'de Medine'de Bilal-i Habeş'in yalın sesiyle
okuduğu ezanları Müslümanlar huşu içinde dinleyerek kendilerinden geçerlerdi.
Huzur içinde namazlarını dualarını eda ederler, mutlu olurlardı.
GÜNÜMÜZE
GELELİM: Camilerimizde kullanılan elektrik enerjisi, çevre suçunun istismar
nedeni haline getirilmiştir. (Elektrik enerjisi yüksek dozda gürültü kirliliği
odağına dönüştürülmüştür.)
ŞÖYLE Kİ; Camilerimizin
minarelerine birden fazla (yüksek frekanslı) hoparlörler grubu monte edilmiş,
aşağıdaki ses cihazlarının ayarı muhtemelen sonuna kadar açılarak namaz
vakitlerinde okunan ezan nedeniyle çevreye yayılan ses yüksekliği 80 dB/A
seviyesini aştığı bilinmektedir.
AB ülkelerinde
80 dB/A seviyesindeki gürültü seviyesine yalnızca sanayi bölgelerinde müsaade
edilirken çalışanlara da kulak tıkacı şartı getirilmektedir. Buna uymayan
sanayicinin işletme ve G.S.M. ruhsatı iptal edilmektedir.
İnsan ve
genel kamu sağlığı için bu konuda asla taviz verilmemektedir.
Ayrıca WHO
konuyu hassasiyetle takip ederek yasaya uymayanlara ağır yaptırım
uygulamaktadır.
Diğer
taraftan 2872 sayılı çevre mevzuatıyla gürültü kirliliğini önleme yönetmeliğine
göre, kentsel ortamda kamu alanlarında 60-70 dB/A’nın üzerinde gürültüye izin
vermemektedir. Tıbbi tababet ve tıp ilmine göre yüksek sesin gizli sağırlığa ve
sinir hücreleri üzerinde zaviyet ve tahribata neden olduğundan 1593 sayılı
U.H.K'na göre yüksek gürültü odaklarının bertarafını ön görmektedir.
AMA NE
ACIDIR Ki; En yetkili makamdan aldığımız bilgiye dayanarak; esasen genel
ortamda gürültüyü kontrol altında tutarak yüksek gürültülere izin vermemesi
gereken il teşkilatının yetkisi alınmış, denetim yetkisi müftülüklere
verilmiştir. Müftülüklerimizin bu konuda bir uzmanlık dalı, bilim ve teknik
gücü yoktur. Teknik donanımı, donatısı ve bilgisi yoktur. Bu yetkinin hangi
şartlarda yetkili ve yetkili kurumun elinden alınarak halkın sağırlaşmasına
neden olması şaşırtıcıdır. Dolayısıyla camilerimizin minarelerine odaklı
dayanılmaz gürültü nedeniyle genelde insanlarımız camilere gelmek yerine
camilerden kaçacak şekilde caydırılmaktadır. (Minarelerde sonometrik ölçüm
yapılmalıdır.) Halkımızın çevre, kentsel ve toplumsal kültür profilinin
yetersizliği nedeniyle itiraz etme ve talep etme hakkını kullanamamaktadır.
YETKİ
ACİLEN Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iade edilerek sözünü ettiğimiz vahim
çevre kirliliği (camilerimizin minarelerine odaklı) olayı çözülmelidir.