Dokuz günlük bayram tatili bitti. Çalışanlar iş başı yaptı. Bayramda görevlerinin başında kalanların kaçı bayram sonrası izinli bilmiyorum ama hakları ödenmez Herkes tatil yaparken onlar görevlerinin, işlerinin başındaydı. Onca ekonomik sıkıntılara rağmen tatil yörelerimiz doldu taştı. İmkanı olanlar tatil yörelerinin tadını çıkaranlar iç turizm hareketlendi. Otel sahipleri, esnaf bir ölçüde nefes aldı.
Siyasilerimiz de bu tatilden istifade bir ölçüde nefes aldılar. Dinlenme imkanı buldular. Seçimler sürecinde kaleme aldığım "Önce Sağlık" başlıklı yazımda, siyasetin sağlığa olumsuz etkilerinden söz etmiştim. Cumhurbaşkanımızın seçim kampanyası sırasında geçirdiği rahatsızlığı anımsatmıştım. Siyasetin ve tek adam yönetiminin siyasilerimizin sağlığını bozduğunu yazmıştım. Siyasilerimize seçimlerden sonra tatile çıkarak dinlenmelerini tavsiye etmiştim. Dokuz günlük tatil siyasilerimizin seçim yorgunluğunu atmaları için güzel bir vesile oldu. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Sistemi gereği sorumlulukları ve yükü çok ağır olan Cumhurbaşkanımızın da yeterince dinlenme imkanı bulduğunu umut ediyoruz. Dileyelim önümüzdeki zorlu süreçte,, daha az gergin, daha az stresli bir siyasi atmosferimiz olur.
Öfke kontrolünden yoksun kimi siyasiler, öfkeye kapılıp, siyasi rakiplerini ve yol arkadaşlarını ulu orta azarlamaya kalkmazlar. Siyasiler birbirlerine ağır hakaretlerde bulunmazlar. Çocuklarımızı TV haberlerinden uzak tutma çabasında olmayız. Daha sakin . daha seviyeli bir siyasi ortamda yaz geçer. Ufukta yerel seçimler göründüğünden bu nasıl mümkün olur emin değilim. Bir de partilerin iç hesaplaşmaları var. "Değişim" sözü kimsenin dilinden düşmüyor. "Değişim" tamam da neyin değişmesi isteniyor net değil. Seçimlerin sonuçlarından sorumlu olanlar mı değişecek, partilerin politikaları mı değişecek net değil. Değişimin ardından kimlerin direksiyona geçmek istediği veya aracın hangi yolu izlemesinin öngörüldüğü de net değil. Tatil sonrası neler siyasette bizi bekliyor, tatil siyasilere ne ölçüde yaradı göreceğiz.
Geçen de bir dostum " İyi ki CHP bu seçimlerde kazanamadı, Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı seçilemedi. Yoksa bu ekonomik bunalımın altında ezilir, ayağa bir daha kalkamazlardı. Erdoğan ve ekibi sorumlusu olduğu ekonomik kaosu temizlesinler" diyordu. Dostum bu sözünün ardında da, önde gelen ekonomistlerden Prof. Dr. Korkut Boratav'ın, " AKP'ye oy verenleri de pişman edebilecek bir kemer sıkma dönemi olacak. Vergiler artacak. Bazı şirketlerin batmasına göz yumulacak. Önemli varlıklar yabancılara satılacak. Sonrasında ise Türkiye muhtemelen yüzde 3 lük düşük büyüme temposuyla ve az gelişmişliğe mahkum olarak yola devam edecek" şeklindeki demecini anımsattı.
Seçimlerde herkese mavi boncuk dağıtıldı. Herkes iktidardan vaatlerini yerine getirmesi beklentisi içinde. Doları durdurmak mümkün değil. Keza enflasyonu. Ekonomik koşullar giderek kötüleştikçe, kamuoyunun dikkatleri başka alanlara çekilmeye çalışılıyor. Daha çok özgürlük ve herkesi kucaklama vaadiyle iktidarlarını koruyanlar baskıcı politikalarını sürdürmeyi çıkar yol olarak görüyorlar. Muhalefetin dağınıklığı da bu koşullarda iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.