Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulduğundan bugüne kadar başta Atatürk düşmanlığını yapan gericiler olmak üzere, Cumhuriyetin yıkılmasına, laikliğin kaldırılmasına, yerine şeriatın gelmesi için tarikatçılar, cemaatçiler, kısmen Diyanet ve geri kalmış feodal aşiret ağaları, muhafazakâr iktidarlar tarafından bazen açık seçik, bazen de gizli saklı desteklenmeleri siyasal bir skandaldır.
Nedenine gelince; Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye artık, Şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz” der. 30 Kasım 1925 tarihinde çıkartılmış olan bir yassa ile tekke, vaziye ve türbeler kapatıldı; türbedarlık, ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik gibi birtakım unvanlar kaldırıldı.
Tekke ve vaziye' lerin yasaklamasının yegâne sebebi; Osmanlı dan sonra, kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletine, gerici dinci ve kinciler tarafından zarar verilmemesi, insanları kul ve köle tebaasından çıkartıp onurlu bir birey ve hür vatandaş olmasını sağlamaktı.
İki yol var; ya 1925 tarihli yasayı kaldırılacak. Ya da suç işlenmeye devam edilecek…
Görüldüğü gibi anayasaya karşı suç işlenmeye devam ediliyor. Ve daha çok uzun zaman devam edileceğe benziyor.
Maalesef ükemiz tam bir takkeler, cemaatler, şeyhler, imamlar ülkesi olmaya tam gaz devam ediyor.
Fettullahçı terör örgütü dini kullanarak devletin başına bela olmasını dikkate almayanlar,
Mezil, İsmail Ağa, Nakşibenti v.s. tarikat ve cemaatler devleti işgal etmesine göz yumanlar suç işlemektedirler.
100 yıl sonra neler olacağını bilen dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk, tam da bu nedenle tarikat ve cemaatleri, çıkarmış olduğu yasa ile ilim ve bilime yönünü çevirmiştir.
Laik bir düzen ve onurlu bir yaşam için, Cumhuriyet Halk Parti Tüzüğü’ne, Atatürk ve arkadaşları tarafından ulusumuzun temel ilkelerine dayanan “altı ok” hükmünü CHP’nin tüzüğüne yerleştirmiştir.
1927 yılında Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, bağımsızlık ve milliyetçilik tanımlandı.
1931 yılında devletçilik ve inkılapçılık eklendi.
Böylece “Altı ok” kavramı benimsenmiş oldu.
Bağımsızlık
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi” Bağımsızlık benim karakterimdir” yani egemenlik haklarının başkası bir milletin bir devletin elinde olmamasıdır. Hür ve özgür olmaktır.
Cumhuriyet;
Egemenlik kayıtsız şartsız millete ait olan devlet şeklidir.
Halkçılık;
Halkçılık, halkın kendi kendini yönetmesi, kanun önünde eşit olması, sınıfsız ve ayrıcalıksız bir toplum oluşturması anlamına gelen bir ilkedir. Halkçılık ilkesi, halkın sınıf ya da bir zümre tarafından sömürülmesini reddeder.
Laiklik;
Lâiklik, genel anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinî inançların devlet yönetiminde ve siyasette rol oynamaması esasına dayanır.
Milliyetçilik;
Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya, bu çalışmayı ve bilinci, diğer kuşaklara da yansıtmaya "milliyetçilik" denilir.
Devletçilik;
Devlet girişimiyle, ülkenin, kalkınmasına, gelişmesine, refah düzeyinin artırılmasına, ekonominin geliştirilmesine, kamu hizmet ve faaliyetlerini düzenlenmesine, vatandaşının güvenliğini sağlaması demektir.
Devrimcilik;
Devrimcilik Atamızın ifadesiyle; “Türk milletine son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerine, milletin en yüksek uygar gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar koymuş olması” denir.
1925’te çıkarılan yasa hükmüne göre; İktidar kadar, Muhalefet de suçludur. Yani; altı Ok'un gergini yapmayan veya yapamayan CHP de en az AKP kadar suçludur.
Ya bu tekke, tarikat v.s. cemaatler göz yumarak suça iştirak etmeye devam edecekler ya da Atatürk’ün “Türkiye’sinde artık, Şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz” dediğini yok sayarak anayasa suçu işlemeye devam edecekler…
Tek ve kesin çözüm; Anayasayı çalıştırmak ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yok sayan, çalışmadan, üretmeden yiyen ve fakirin, yoksulun hakkını gasp ederek holdingleşen bu haramilerden ülkeyi kurtarmaktır.