Köpek soykırımı (ötanazi) yasası, AKP tarafından Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın Cumhurbaşkanlığını önlemek için mi hazırlandı?

Köpek soykırımı (ötanazi)  yasası , AKP'nin Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı tasfiye amacı güden, onların Cumhurbaşkanlığını engelleme tezgahının bir parçası mı ?  
Gazeteci Nevşin Mengü sokakta 4.000.000 köpek olmasına rağmen barınakların kapasitesinin 100.000 civarında olması bahane edilerek Cumhur ittifakı belediyelerinin köpekleri imha edeceğini iddia ederken, bir başka iddiasında köpeklere soykırım uygulamayacak olan büyükşehir belediye başkanlarına (Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi) yasayı harfiyen uygulamadığı için yaptırımlar uygulanacağını, davalar açılacağını, siyasi yasaklar getirileceğini, yani bundan sonraki ilk seçimde Cumhurbaşkanı seçilmelerinin bu yolla önlenmeye çalışılacağını yazdı…
MEMLEKETİMDEN EKONOMİK MANZARALAR 2024

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) üye ülkeler arasında gıda enflasyonu alanında şampiyonluğunu Türkiye açık arayla başka ülkelere bırakmazken, AKP  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşadığı sürece Cumhurbaşkanı olacağı bir anayasa  değişikliğini meclise getirmeye hazırlanıyor…
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) üye ülkeler arasında gıda enflasyonu alanında yıllık oranlar şöyle:

Türkiye % 68,1
Meksika % 6,5
Şili % 6,1
Kolombiya % 5,3 
İspanya % 4,2 
Güney Kore % 3,8
Avustralya % 2,7
Kanada % 2,1 
İngiltere % 1,5
Almanya % 1,5
İtalya % 1,4

Türkiye, Avrupa’da en düşük asgari ücrete sahip 5 ülkeden birisi konumunda bulunuyor (diğerleri: Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Arnavutluk)  

Otellerinde 700 bin yatak kapasitesi bulunan Antalya merkezde bakımlı, ferah, ancak çok eski, havuzsuz, asansörlü, otoparklı binalarda aylık daire kiraları 20 bin liranın (600 Amerikan dolarının) üzerine çıkmış durumda…
Önümüzdeki 12 ayda Türkiye her ay ortalama 19 milyar dolar dış borç ödemek zorunda…
Türk futbolunun en ünlü dört takımının toplam borcu 1 milyar Euro üzeri...Fanatik taraftarlar takımlarına "daha çok para bul, daha çok pahalı transfer yap, daha çok harca" gazı veriyor…

SIĞINMACI ORDULARI
2011 sonrasında birbuçuk milyon Suriyelinin Lübnan'a gelmesiyle beşbuçuk milyon Lübnanlının sefalet şartları ağırlaştı…
Arjantin'de uzun yıllar boyunca sahte, gerçek dışı, makyajlı enflasyon rakamları açıklanmıştı...

Altın ve petrol zengini Venezuela'da kötü yönetim en az 8.000.000 ülke vatandaşının yabancı ülkelere kaçmasına yol açmıştı...

2021'de Afganistan eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani Taliban'ın ülkeyi devralmasıyla birlikte 10 milyon Afganlının ülkeden kaçacağını tahmin etti...Türkiye'ye bu tarihten sonra kaç milyon Afganlının geldiğiniyse kimse bilmiyor!
AKP 22 YILLIK İKTİDARINDA YEL DEĞİRMENLERİNE SALDIRAN DON KİŞOT'VARİ HAMLELER YAPMA KONUSUNDA ÇOK KARARLI VE ÇOK ISRARLIYDI
Alevi inancına sahip Suriye lideri Hafez al-Assad Türkiye'nin nehir kaynaklarından daha fazla su alabilmek için bölücü terör örgütü PKK'yı kullanmıştı...

AKP 2002 sonrasında, İhvan Müslüman Kardeşler'le ittifak kurarak, Libya'da Khalifa Haftar, Mısır'da Abdel Fattah el-Sisi, Suriye'de Bashar al-Assad ile bilek güreşine girişti...Suriye'nin % 10'unu şu anda Türk askeri kontrol ediyor...

AKP hükümeti döneminde Irak'ta Saddam Hüseyin (2006'da), Libya'da Muammer Kaddafi (2011'de), Mısır'da Muhammed Mursi (2019'da) öldürüldü…
24 Şubat 2022'de Rusya Ukrayna'ya saldırınca 800.000 Rus ve 400.000 Ukraynalı Türkiye'ye sığındı…
Türkiye'deki Suriyeli sayısının en az 5.000.000 olduğu tahmin ediliyor…
2022-2023'te toplam 31,5 milyon yabancı turist ağırlayarak Türkiye'nin bu sektördeki en önemli rakiplerinden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri'ni AKP'nin kontrolündeki medya 251 insanın hayatını kaybettiği 15 Temmuz 2016 AKP hükümetini devirme girişiminin sponsoru olarak tanımlarken, bir günde (12 Mart 2022'de) 81 kişinin idam edildiği Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Mohammed bin Salman 2 Ekim 2018'de İstanbul'da Suudi vatandaşı Jamal Khashoggi'yı da idam ettirdiği için AKP medyasında hedef haline getirildi…
ÇOK SICAK GELİŞME: İKİ RUSYA YETKİLİSİ TÜRKİYE'YE UKRAYNA VE SURİYE UYARILARI YAPTI !
Rusya Türkiye'den  artık, bundan sonra, Ukrayna'ya silah ve drone satışı yapmamasını istedi...Bu çağrıyı  Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin yaptı...Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Türkiye’yi NATO ülkelerinin Ukrayna politikalarına katılmama konusunda uyardı. Galuzin, Türkiye’nin Rusya karşıtı koalisyonlardan ve Ukrayna'ya silah desteğinden uzak durmasını istedi...Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Tanju Bilgiç ile yaptığı görüşmede, Türkiye’yi NATO ülkelerinin Ukrayna politikalarına katılmama konusunda uyardı...Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Galuzin, Ukrayna krizindeki son durumu ve iki ülke arasındaki ilişkileri ele almak amacıyla gerçekleştirilen toplantıda Türkiye’ye bu konuda kesin bir tavır sergilemesini istedi...Görüşmede, Galuzin, Kiev yönetiminin Kursk Bölgesi'ne yönelik gerçekleştirdiği “barbarca terör saldırısını” şiddetle kınadı ve bu tür eylemler altında Ukrayna ile siyasi ve diplomatik müzakerelerin imkânsız olduğunu vurguladı...Galuzin, Ukrayna’nın Batı yapımı silahlarla desteklenmesinin çatışmanın daha da tırmanmasına ve can kayıplarının artmasına yol açacağını belirtti. Ayrıca, Ukrayna krizine yönelik Rusya tarafından önerilen çözüm yollarının Kiev tarafından reddedilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti...Bakan Yardımcısı Galuzin, Türkiye'yi NATO'nun Ukrayna'ya yönelik politikalarına katılmama çağrısı yaparak, NATO'nun bu politikalarının başarısız ve iflas etmiş olduğunu savundu. Galuzin, İsviçre süreci gibi girişimlerin, Rusya’nın duruşu gereği kesinlikle kabul edilemeyeceğini yineledi. Görüşmenin sonunda, Galuzin ve Bilgiç, Rusya ve Türkiye arasındaki yapıcı ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiğini teyit ettiler. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki stratejik işbirliğinin önemine vurgu yapıldı. Galuzin, Türkiye’nin uluslararası politikalarda bağımsız ve kendi çıkarlarını gözeten bir tutum sergilemesini beklediklerini belirtti.
Rusya açıklaması:   Ukrayna'ya NATO ülkeleri tarafından F16 savaş uçakları verilmesinden hemen sonra 6 Ağustos 2024'te başlatılan Kursk saldırısı müzakere seçeneğini ortadan kaldırdı...Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü   Maria Zaharova, düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu...Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ukrayna ordusunun Kursk bölgesine yönelik saldırılarının, Kiev ile müzakere olasılığını ortadan kaldırdığını söyledi.Zaharova, düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.Ukrayna ordusunun Kursk’a saldırısıyla ilgili Zaharova, Kiev’in bölgede sivillere karşı işlediği "suç ve terör eylemlerini" NATO ülkesi liderlerinin desteklediğini savundu.Zaharova, ülkedeki terör saldırılarının özellikle de Kursk’taki yabancı paralı savaşçılar ve yabancı askeri teçhizatın NATO'nun Kiev’e destek verdiğini ispatladığını belirterek, "Kursk bölgesi topraklarının işgali NATO'nun kapsamlı desteğiyle gerçekleşiyor ve onun tarafından da onaylanıyor." dedi.Batı medyasında, NATO ülkelerinin Rus topraklarındaki hedeflere ilişkin istihbarat bilgilerini Kiev ile paylaşmadıkları yönünde haberler yapıldığına işaret eden Zaharova, "Elbette bunların hiçbiri doğru değil." diye konuştu...Sözcü Zaharova, bu yolla NATO üyesi ülkelerin yetkililerinin Kiev tarafından gerçekleştirilen "terör eylemlerinin" sorumluluğundan kendisini kurtarmaya çalıştığını ileri sürdü...Ukrayna yönetiminin Kursk bölgesine yaptığı saldırıya bahane aradığını ve her geçen gün "saçma ve uydurma argümanlar bulduğunu" ifade eden Zaharova, Ukraynalı yetkililerin Kursk bölgesinde sivillere yönelik yaptıkları saldırılardan sonra onlarla kimin anlaşmaya varacağı sorusunu cevapsız bıraktıklarını belirtti...Zaharova, "Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin topraklarımızı işgal etme girişimi, haydut cuntasıyla herhangi bir müzakere olasılığını tamamen ortadan kaldırdı." ifadelerini kullandı.
"Gazze’de durum için BMGK ve BM kararları uygulanmalı"

Sözcü Zaharova, Gazze Şeridi'ndeki insani duruma da dikkati çekerek, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve BM Genel Kurulunun ateşkes talep eden ve bölgeye engelsiz insani erişim sağlanması yönündeki kararlarının derhal uygulanması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz," dedi.

"Erivan kendi hatalarından dolayı başkalarını suçluyor"

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un, Sünik bölgesi üzerinden ulaşım bağlantılarına ilişkin Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında yapılan üçlü anlaşmayı Erivan’ın sabote ettiğine yönelik açıklamasını hatırlatan Zaharova, Erivan yönetiminin NATO ülkelerinden aldıkları talimatlarla  hareket ettiğini söyledi...
Zaharova, Ermenistan Dışişleri Bakanlığının bu yöndeki tepkisine yönelik, "Bu, Erivan'ın kendi hatalarından, kendi stratejik yanlış hesaplarından dolayı başkalarını suçlama tarzının bir başka örneğidir." diye konuştu...

"Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini destekliyoruz"

Türkiye ve Suriye'nin ilişkileri normalleştirme yönündeki girişimlere ilişkin de yorum yapan Zaharova, Ankara ve Şam’ın bu hususa önem verdiğini anımsattı.

Zaharova, Moskova’da, ilişkilerin yeniden tesisi için farklı formatlarda toplantı yapıldığına işaret ederek, "Türkiye-Suriye ilişkilerinin en yüksek ve üst düzeyde geliştirilmesine yönelik tüm konuların tartışılmasıyla, diyaloğun geliştirilmesi için çok iyi bir temel atıldı. Etkinliğini ve geçerliliğini defalarca kanıtlamış olan Astana formatı başta, Ankara ile Şam arasında ilişkilerin sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla yakın koordinasyonu daha da ilerletmeye kararlıyız. Genel olarak iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi destekliyoruz,” değerlendirmesinde bulundu…
AZERBAYCAN DA TÜRKİYE'Yİ UYARDI
27 Eylül 2020 -10 Kasım 2020 arasında gelişen 44 günlük Azerbaycan Ermenistan savaşında Karabağ'daki Ermeni işgaline son verilmişti...28 Temmuz 2024'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rize'de yaptığı açıklamada bu savaşta Türk ordusunun da Azerbaycan ordusuna yardım ettiğini açıklaması Azerbaycan da büyük rahatsızlık ve büyük şok etkisi yarattı...Savaşta Azebaycan'ın Ermeni işgali altındaki % 20'si işgalden kurtarılmış oldu...

Azerbaycan Resmi Gazetesi’nde 1 Ağustos'ta yayımlanan yazıdan bir bölüm şöyle:
“Kardeş Türkiye’de verilen malum beyanlar, açıklamalar 44 günlük muharebenin gerçekliklerini açık şekilde tahrif ediyor. En önemlisiyse, Ermeni değirmenine su taşıyor. Atalarımız der ki sağ elin verdiğini sol el bilmez, kardeş kardeşe yaptığıyla öğünmez"

MAYMUN ÇİÇEĞİ SALGINI

2022 rakamlarına göre Türkiye'de 60.000'den fazla Afrikalı üniversite öğrencisi var...Bunların büyük bölümü Mısır ve Nijerya uyruklu...Maymun çiçeği salgınının Türkiye'de yayılmasında bunların bir rolü olur mu? Bu sorunun cevabını yakında hep birlikte öğreneceğiz!

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, maymun çiçeği virüsüne ilişkin konuştu. Memişoğlu, şu anda Türkiye'de Maymun Çiçeği virüsünün olmadığına dikkat çekerek, "Maymun çiçeği şu anda ülkemizde yok, görülmedi. Bu konuda hastahanelere başvuran insanlarımız oluyor. Ama şu ana kadar tanı koyulmadı" dedi.

Bakan şöyle konuştu: “Maymun çiçeği ve çiçek hastalığı aynı soydan gelen virüsler. Birbiriyle aşıları ve tedavileri benzer. Çiçek hastalığı artık yok dünyada. Ama bizler 1980’lere kadar çiçek aşısı yapmıştık. 80’den sonra DSÖ’nün önerileri doğrultusunda artık yapılmadı... Afrikalı öğrencilere yönelik bir tedbir şu anda yapmayacağız. ”
LAİK DÜZEN KARŞITI FATİH ERBAKAN "DÜNYADAKİ KISA HAYATIMIZ AHİRETTEKİ ASIL HAYATIMIZA HAZIRLIK AMAÇLIDIR" DİYOR…
AKP 1969'DA SÜLEYMAN DEMİREL'İN ADALET PARTİSİ'NDE SİYASET YAPMASINI VETO ETTİĞİ İÇİN BAĞIMSIZ KONYA MİLLETVEKİLİ OLARAK SİYASETE GİREN NECMETTİN ERBAKAN'IN PALTOSUNDAN ÇIKTIĞI İÇİN FATİH ERBAKAN'IN LAİKLİK KARŞITI DÜŞÜNCELERİNİN VE ZİHNİYETİNİN ŞİFRELERİNİ İÇEREN BU DEMECİ ÇOK ÇOK ÖNEMLİDİR...

Fatih Erbakan: ‘Eğitim sistemi, ahiret öncelikli nesiller yetiştirecek’

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, milli eğitim müfredatının değiştirileceğini söyleyerek ''Eğitim sistemi, ahiret öncelikli nesiller yetiştirecek. Allah korkusu olan nesiller, yetiştirecek. Nefsi esaret yerine, nefis terbiyesini esas alan, materyalist değil, maneviyatçı nesiller yetiştirecek" ifadelerini kullandı.

Eğitim sistemini değiştireceklerini belirten Erbakan şunları söyledi:

"Ailemizi korumamız lazım. Gençlerimizi korumamız lazım. Çocuklarımızı korumamız lazım. Milli Eğitim müfredatı, milli ve manevi değerleri önceleyen bir hale getirilecek. Erbakan hocamızın tabiriyle 5'in 4'ten büyük olduğunu öğrettiği kadar, 4 helalin de 5 haramdan büyük ve kıymetli olduğunu öğreten bir eğitim sistemine geçilecek. Eğitim sistemi, ahiret öncelikli nesiller yetiştirecek. Allah korkusu olan nesiller yetiştirecek. Nefsi esaret yerine, nefis terbiyesini esas alan, materyalist değil, maneviyatçı nesiller yetiştirir.''

FATİH ERBAKAN MEDYAYI DA ELEŞTİRDİ

Medyada da değişiklikler yapacaklarını ifade eden Erbakan, ''Sadece eğitim yetmez, medyada ahlakın düzenini bozan yayınların da ıslah edilmesi lazım. Medyanın değerlerimize, kültürümüze, tarihimize, aile yapımıza uygun yayınlar yapar hale getirmemiz lazım. Çünkü medya yeni nesillerin gençlerin üzerinde çok etkili. Bunun da önce ahlak ve maneviyat düsturuyla ıslah edilmesi lazım." dedi.

CEMAL ENGİNYURT'A GÖRE AKP ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİNİ ORTADAN KALDIRMAYA KARARLI

Demokrat Parti İstanbul milletvekili ve Cemal Enginyurt, AKP'nin Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmeyi planladığını iddia ediyor…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bugüne kadar onlarca defa değişikliğe uğradı. Anayasanın ilk 4 maddesi ise değiştirilemez maddeler arasında yer alıyor. Devletin şekli, Cumhuriyetin niteliği, devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentini ortaya koyan maddelerin değiştirilmesi ihtimalinin önüne dördüncü madde ile geçildi.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası veya 1982 Anayasası, 9 Kasım 1982'den bu yana geçerli olarak yürürlükte yer alıyor. Anayasa; Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Haklar ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları, Mali ve Ekonomik Hükümler, Çeşitli Hükümler, Geçici Hükümler ve Son Hükümler olmak üzere toplam yedi bölümden oluşuyor. Anayasa'nın ilk 4 maddesi ise değiştirilemez.

ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ NEDİR?

I. Devletin şekli

MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

II. Cumhuriyetin nitelikleri

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.

Başkenti Ankara’dır.

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

T.C. ANAYASA İÇERİĞİ NEDİR?

Başlangıç kısmı Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirtir ve Anayasa metnine dahildir. Anayasa'nın nasıl yorumlanacağını ve yurttaşların vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunduğunu ifade eden bölümüdür.

Genel Esaslar ise devlet ile ilgili tanımları içerir ve "Türk Milleti" olarak tanımlanan vatandaşların egemenlik haklarından anayasal devlet organlarına verdiği yetkileri tanımlar. İlk üç madde 4. maddede belirtildiği üzere değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Cumhuriyetin Temel Organları olarak belirlenmiş ve kuvvetler ayrılığı prensibi ile hareket etme zorunluluğu olan Yasama, Yürütme ve Yargı organlarına verilen yetkileri ve bunların görevlerini tanımlar.

Malî ve Ekonomik Hükümler devletin hareket edeceği temel mali ekonomik politikaları ve kuralları belirler.

Çeşitli Hükümler kısmında Başlangıç'ta da belirtilen İnkılâp kanunlarının korunması ile ilgili durum daha önceki anayasalarda yer alan kanunlar sıralanarak detaylı biçimde açıklanır.
Geçici Hükümler kısmında anayasa değişiklikleri sırasında ortaya çıkan geçici durumlar yer alır.

Son Hükümler Anayasa değişikliğinin nasıl yapılabileceğini ve bu anayasa metni içeriği ile ilgili teknik bilgileri içerir.

SON NOT: 
Yaşam deneyimlerim bana şunu öğretti: Anadan doğma soyulsada hırsızına tapacak en az 40 milyon insan var! Çünkü onu Mesih ve ilah zannediyorlar!

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) hakkında bilgi :

Üye Ülkeler: 37 ülke üyedir. (Türkiye, ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Kore Cumhuriyeti, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, İzlanda, Kanada, Kolombiya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, Şili, Yeni Zelanda, Yunanistan)

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü veya kısaca OECD, İkinci Dünya Savaşından sonra oluşturulan Batı kuruluşları sisteminin bir parçası olarak ihdas edilmiştir. Örgüt, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı Avrupa ekonomilerinin desteklenmesi ve onarımı amacıyla, Marshall Planı çerçevesinde ABD ve Kanada’nın o dönemde yaptıkları, yaklaşık 12 Milyar Dolar civarında olan mali yardımın dağıtımına yardımcı olmak ve Avrupa ülkeleri arasındaki ticari ödemeleri serbestleştirerek geliştirmek amacıyla 1947-1960 yılları arasında faaliyette bulunan Avrupa Ekonomi İşbirliği Örgütü’nün (OEEC) işlevini tamamlaması üzerine, onun yerine ve daha geniş bir görev tanımı çerçevesinde kurulmuştur.

14 Aralık 1960 yılında Paris’te imzalanan “Convention on the Organisation for Economic Co-operation and Development”, OECD’nin kurucu Anlaşmasını teşkil etmektedir. Konvansiyonun giriş bölümü “bireysel özgürlükleri koruyarak genel refah düzeyini arttırmak olan BM amaçlarına ulaşmanın ekonomik güç ve refah düzeyini yükseltmekten geçtiği inancıyla” diye başlamaktadır. Örgütün amacı Konvansiyonun 1. Maddesinde:

-mali istikrarı koruyarak, en yüksek sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve istihdamı sağlayacak, üye ülkelerde hayat standardını yükseltecek ve böylece dünya ekonomisinin gelişmesine,
-üye olan veya olmayan ülkelerde sağlıklı ekonomik kalkınmaya,
-uluslararası yükümlülüklere uygun olarak çok taraflı dünya ticaretinin büyümesine ayırım yapmadan katkıda bulunacak siyasalar geliştirmek olarak belirtilmektedir.

OECD, demokratik yapılara ve piyasa ekonomisine sahip 37 ülkenin küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve yönetim sorunlarını çözmek ve bu sürecin fırsatlarından faydalanmak üzere müştereken çalıştıkları bir Örgüttür.

OECD’nin en temel amaçları:

-Ekonomik büyüme, mali istikrar, ticaret ve yatırım, teknoloji, yenilik, girişimcilik ve kalkınma alanlarında işbirliği yoluyla refahın sağlanması ve yoksullukla mücadele konularında hükümetlere yardımcı olmak;
-Ekonomik ve sosyal gelişme ile çevrenin korunması arasındaki dengeyi gözetmek.
-Herkes için iş imkânı yaratılması ve sosyal eşitlik ile etkin ve sağlıklı bir yönetişim gerçekleştirilmesi;
-Yeni gelişme ve sorunları anlamak ve bunlara çözüm üretmek konularında hükümetlere tavsiyelerde bulunmaktır.

OECD’nin 20 kurucu üyesi bulunmaktadır (Türkiye, ABD, Avusturya, Kanada, Fransa, Hollanda, Lüksemburg, Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İsviçre, İsveç, İspanya, İzlanda, Norveç, Portekiz). Bu ülkelere ek olarak, ilerleyen yıllarda, Japonya, Finlandiya, Avustralya, Güney Kore, Meksika ve Yeni Zelanda “üye” olarak Örgüte katılmışlardır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, 1990’lı yılların başında Batı ile entegrasyon süreçlerine hız kazandırmak için Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ile Slovakya da Örgüte “üye” olarak kabul edilmişlerdir. Estonya, İsrail, Slovenya ve Şili 2010 yılı içinde üye olarak Örgüte katılmıştır. Son olarak Kolombiya üye olmuştur.

Halihazırda, Örgütün 37 üyesi bulunmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu da oy hakkı olmadan toplantılara katılmaktadır. “Kilit Ortaklar” modeli çerçevesinde Brezilya, Çin, Endonezya, Güney Afrika ve Hindistan Örgüt çalışmalarına katılmaya, Örgütün koyduğu ilkeleri ve geliştirdiği uygulamaları kabul etmeye davet edilmişlerdir.

OECD’nin, IMF, Dünya Bankası veya DTÖ benzeri kuruluşlarda olduğu üzere, uluslararası mali işbirliğinin sağlanması, kredi veya diğer mali destek sağlanmasına imkan verecek kaynakları temin etmesi veya ticaretin çok taraflı müzakereler kapsamında serbestleştirilmesi olarak tanımlanabilecek özel bir görevi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, OECD’yi, dünya ekonomisinin yönetimine alt yapı oluşturan, küresel bağlamda önem kazanmakta olan konuları analitik düzeyde inceleyen temel ve öncü kuruluşlardan biri olarak nitelemek mümkündür. OECD esas itibariyle, ekonomik konularda uzmanlaşmış hükümetler arası bir istişare kuruluşu görünümündedir. Üye ülkeler tarafından gündemine getirilen veya dünya ekonomisindeki gelişmeler nedeniyle güncel hale gelen konularda, ekonomik hayatın çeşitli boyutlarında, yaptığı analitik incelemelerin sonuçları doğrultusunda üye ülkelere tavsiyelerde bulunmaktadır. “Soft law” şeklinde nitelendirilebilecek bu tavsiye, öneri ve iyi davranış kuralları (best practices), Sekretarya ve üye ülkelerin resmi temsilcileri olan uzmanlar arasında görüşülerek sonuçlandırılmaktadır.

OECD’nin üye ülkeler hakkında genel veya tematik bazda periyodik olarak hazırladığı raporlar “peer review” niteliğinde olmaktadır. “Peer Review”ın amacı, o ülke ekonomisinin veya belli bir alanda ülkenin içinde bulunduğu şartların objektif resminin çekilmesi ve çözümlerin gösterilmesidir. Raporlar ve öneriler tavsiye niteliğini taşısa da özellikle hazırlanışında izlenen yöntem ve önerilerin uygulanması gerektiği düşüncesinden hareketle, İngiliz demokrasisinin gelişim sürecinde Lordlar Kamarasının bazı önlemler için uygulaya geldiği “peer pressure” (ortak baskı) kavramından esinlenerek, “peer review” adı verilmektedir.

Özellikle ekonomik analizler ve istatistikler konusunda OECD bir referans kuruluş olarak kabul edilmekte, IMF ve Dünya Bankası gibi örgütler bu çalışmaları kendi faaliyetleri için temel almaktadırlar.